Önü İliklenmeyen Bir Ayrılığın Anısına…

Halil Işık
52

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Önü İliklenmeyen Bir Ayrılığın Anısına…

her şey, acılaştı sonra…

bir iç deniz gibi, yağmura basıldı hüzün

biz âşıkken, henüz ayrılık yaratılmamıştı ama,

görüyorsun ya, ikimiz de ayrı düştük,

odaları güneş alan sevdâlardan…

mayıs; bağrımda yara,

acılar tâzelenir yüreğe

bir tutam aşk otu yolayım derken,

birileri, muhakkak gül dikiyordu bir yerlere,

dedim, - otur da sevdâmızın başını bekle

küçülür, her şey dediler,

insan, sığamaz olur, hiçbir dünyâ evine…

bak işte, gözlerimizde; hâni, şu bildiğimiz keder,

her türlü ışığa koşulan taylar,

karanlıkta, birden ufkumu yaralar

karanlıkla yarışan, boy sıralı ağaçlar;

durgun bir engebenin, öksürüklü çamları…

ayrılıkların otobiyografisi, böyle başlar;

deriz hep: - n’apalım be?

erkeklerse; sığdırsınlar türkümüzü yazanlar,

o göçmen kuşu, dört mevsimli bir yüreğe

ayrılık sonrasının hüznü;

dört ayaklı, kalın ve esmer bir çocuk

yuvarlanmaz öyle, yerlere…

anamızın yeldirmesinden tel tel akar,

gözleri bükük bir köpek gibi bekler yarını,

söylenmesi güç Anadolu ağzı

bende; hayatın ipine serilmiş, kahır tozları

sende; yaprak yaprak, her mevsim,

dalların inci küpeli kızları

bin türlü, denizlere çağrılması adının;

boğar baharda, hep aynı aygırı

buzağıların, memleket kokan ağızlarıyla öpmüştüm seni,

yağmurlar, sıra dışılaştı sonra…

öğlen yağmurunun ardından, ikindiye yetişen güneş;

yeni bir yolculuğu başlatır gibi, ferah, tâze bir nefes…

demiştin; aramızda kalacaktı hani, o yağmurlu yaz?

uzanıp, terli sakalından, öptü gündüzü, akşam,

akşamın gürültüsüyle ezilmiş çiçekler,

aydınlıktan neden korkar?

şimdilerde, her akşam; ceplerime sonsuz aynalar doldurup,

koşarım, gözlerinin eskisindeki prizmanın,

köşesindeki dağın yansımasına…

yalnızlığımın ayaklarında; kırk çamurdan toprak

nasıl satar aynasını, kırık bir kadına?

eskinin bebekleri büyüdü;

bebeklerin parmak uçlarıyla büyüttüğü evrende

uzak bir safsataya dönüştü kadınlar…

biz artık, düşüyoruz, ama

hiç değilse, bir çocuğun adı olmalı sevdâ…

bulutlara sarınmış, yatıyorduk;

altımızda, buzdan köprüler uzatan bir dünyâ

gözlerime sigara külü kaçırmadan da,

ağlayabilirim bu gece,

bu gece, bir değer biçilmeli, bu yalnızlığa…

şimdi geceler; çiğnedikçe ağzımda uzayan,

adını söylemekten korkan bir adamın,

anısına dikilmiş bir hatırâ ormanında;

kadın korkusu biraz da

28 Mayıs 2016 Cumartesi ~ 3 Hazîran 2016 Cuma / Silivri ~ İstanbul

Halil Işık
Kayıt Tarihi : 12.6.2016 22:07:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Halil Işık