her şey, acılaştı sonra…
bir iç deniz gibi, yağmura basıldı hüzün
biz âşıkken, henüz ayrılık yaratılmamıştı ama,
görüyorsun ya, ikimiz de ayrı düştük,
odaları güneş alan sevdâlardan…
mayıs; bağrımda yara,
acılar tâzelenir yüreğe
bir tutam aşk otu yolayım derken,
birileri, muhakkak gül dikiyordu bir yerlere,
dedim, - otur da sevdâmızın başını bekle
küçülür, her şey dediler,
insan, sığamaz olur, hiçbir dünyâ evine…
bak işte, gözlerimizde; hâni, şu bildiğimiz keder,
her türlü ışığa koşulan taylar,
karanlıkta, birden ufkumu yaralar
karanlıkla yarışan, boy sıralı ağaçlar;
durgun bir engebenin, öksürüklü çamları…
ayrılıkların otobiyografisi, böyle başlar;
deriz hep: - n’apalım be?
erkeklerse; sığdırsınlar türkümüzü yazanlar,
o göçmen kuşu, dört mevsimli bir yüreğe
ayrılık sonrasının hüznü;
dört ayaklı, kalın ve esmer bir çocuk
yuvarlanmaz öyle, yerlere…
anamızın yeldirmesinden tel tel akar,
gözleri bükük bir köpek gibi bekler yarını,
söylenmesi güç Anadolu ağzı
bende; hayatın ipine serilmiş, kahır tozları
sende; yaprak yaprak, her mevsim,
dalların inci küpeli kızları
bin türlü, denizlere çağrılması adının;
boğar baharda, hep aynı aygırı
buzağıların, memleket kokan ağızlarıyla öpmüştüm seni,
yağmurlar, sıra dışılaştı sonra…
öğlen yağmurunun ardından, ikindiye yetişen güneş;
yeni bir yolculuğu başlatır gibi, ferah, tâze bir nefes…
demiştin; aramızda kalacaktı hani, o yağmurlu yaz?
uzanıp, terli sakalından, öptü gündüzü, akşam,
akşamın gürültüsüyle ezilmiş çiçekler,
aydınlıktan neden korkar?
şimdilerde, her akşam; ceplerime sonsuz aynalar doldurup,
koşarım, gözlerinin eskisindeki prizmanın,
köşesindeki dağın yansımasına…
yalnızlığımın ayaklarında; kırk çamurdan toprak
nasıl satar aynasını, kırık bir kadına?
eskinin bebekleri büyüdü;
bebeklerin parmak uçlarıyla büyüttüğü evrende
uzak bir safsataya dönüştü kadınlar…
biz artık, düşüyoruz, ama
hiç değilse, bir çocuğun adı olmalı sevdâ…
bulutlara sarınmış, yatıyorduk;
altımızda, buzdan köprüler uzatan bir dünyâ
gözlerime sigara külü kaçırmadan da,
ağlayabilirim bu gece,
bu gece, bir değer biçilmeli, bu yalnızlığa…
şimdi geceler; çiğnedikçe ağzımda uzayan,
adını söylemekten korkan bir adamın,
anısına dikilmiş bir hatırâ ormanında;
kadın korkusu biraz da
28 Mayıs 2016 Cumartesi ~ 3 Hazîran 2016 Cuma / Silivri ~ İstanbul
Halil IşıkKayıt Tarihi : 12.6.2016 22:07:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!