- O'nu tanıyorum dedi Diyarbakır
Saçları meneviş elleri ıtır -
O bir konuydu. Berrak bir odak güçlü bir sesti. Böyle bir odak çok zor bulunurdu. Bireyin sürekli gelişmesini sağlayan, büyük ideallere kavuşturan böyle kişiliklerdi.
O Sartre'nin Anny ismini takıp somutlaştırdığıydı, Marcau'nun Creezy deyip anlattığıydı. Onun gizemi son derece açık oluşundaydı. Onun vefası küstahça davranışlarındaydı. Her şeye rağmen böyle bir kişiliğin yüceltiliyor olması haksızca değildi. Çünkü onu yüceltmek insanı yüceltmekti.
O, ulaşılması, çözülmesi gereken bir bireydi. Hiçbir zaman gerçeğini ele vermeyen ve bu halinden " hayatı denemek isteyen biri " sonucu çıkarılabilen fakat böyle olup olmadığı bile hiç bir zaman çözülemiyen bir bireydi.
Olaylar onun gözünde cazibesini çok çabuk yitirebiliyordu. Bu da ona sürekli değişik anları, değişik insanları, değişik ortamları görüp tanıyabilme imkanı sağlıyordu.
O, Nietzsche'nin bir ömür peşinden koştuğu yerli yerinde bir " Sur Hommo " bir " Fevkelbeşer" di. O Zerdüşt'ün bir öğrencisi ama aynı zamanda bir Wagner bir Cosima idi.
yumuşakbaşlı rüzgarların kanatlarında bir yer bul bana
suyun ışıltılı sesleri aksın bir yanımızdan,
bir yanımızı defneler sarsın...
demir kollarının yumuşaklığında uyanayım sabahları
zeytin ağacının gözlerinde büyürken bir çekirdek