Bela mevsimi bu
Kan kokar rüzgar
Dağıtır hayın ortalığı
Göç tutmuş kuşlar
Güneşin yaktığı yere
Yapraklar dökülür
Ağır ağır oynayarak
Dağdan gelir bir içim su
Taşlara çarparak
Bir ceylan içer
Ahu gözlü
Birde ben
Salkım salkım yorgunluklar
Bir taştan bir taşa sıçrar gibi
Avcıdan kaçar gibi
Pusuya yatar gibi
Düşmüş gözlerime
Uykuya dalar gibi
Sırtım dağlara dönük
Uzandım sararmış otlara
İkiyanda kollarım
Sakalım kıvrım kıvrım
Saçlarım dalgalı
Gözlerim kapalı
Düşünürüm deniz gezmişi
Ve yoldaşlarını
Yoldaşlarımızı
Birde onları saklayan
O unutulmaz insanı
Yılmaz güneyi
Biz onlarındık
Cihan bildi bunu
Hep onların olduk
Diyemedik
Bir avuç yurdumuzda
Onlar bizim diyemedik
Ahu gözlü ceylanım
Dedim ya bela mevsimi bu
Yavuklum silahım
Gabzasında işli bahar
Sol elimde kapaksız
Dalları yıpranmış bir kitap
Yan cebimde
Nemli bir cıgara
İç içe biliyorsan
Efkarın kederin üstüne
Sevdanın aşkın üstüne
Dilimde kürdün gelini
Diyarbekir
Otuz üç kurşun
akşam erken iner
Derdi ahmet arif
Öylede oldu yavrum
Erken indi üstümüze
Rüzgar işler ciğerimize
Yıldızlar sarılıp geceye
Ay büründü sessizce
Titreyen kolarımızı
Sarıp bir birine
Işıttık geceyi aşkla
Günün ilk ışıkları üstümüzde
Ağaçları taşları
Dağları yamaçları
Kaplamış beyaz bir örtü
Erkenden çatılmış ateş
Üstünde demlenir kar suyu
Bir bardak çay ısıtır içimi
Yakarım nemli cıgaramdan
Bir nefes çekerim
Ömrümü katarımki
Dumanla çekip gider
Kayıp vermeden
Yüreğimiz yanmadan
Yaralarımız olmadan
Geçtik bu yollardan
Telaş mevsimi bu
Bilirim sende üşürsün buralarda
Amansız imansız
Soğuk kış aylarında
Telaş mevsimi bu
Korkudan değil anacığım
Soğuktan olsa gerek
Bu hızlı adımlar
Yüreğimizin atışı
Telaş mevsimi bu
Taşır bizi
Bir yamaçtan
Bir yamaca
Türküler söyleyerek
Sevdamızı almışız yüreğimize
Yar darılmasın ha
Başka sevdalara yer yoktur
Yüreğimizin her hangi bir yerinde
Korkmayız
Sevdamızı saran
O beyaz örtünün üstüne
Bıraktığımız izlerden
Çünkü
Belada olsa
Her mevsim bizden yana
Bize gardaş bize yoldaş
Telaşlanma anacığım
Fırtınada öyle
Biz geçtikçe kapatır izlerimizi
Dağıtır kokumuzu
İtler bile bulamaz
Gündüzleri yakılır ateş
Bizim buralarda
Dost işi bağdaş çevresinde
Üstünde is tutmuş demlik
Buharı çıkarki
Bir trenin sılaya gitmesi gibi
Bizdende olsa bu mevsim
Dört gözle bekleriz
Kardelenleri baharı yazı
Küçük pilli bir radyo
Dağıtır efkarımızı
Bir kanalda
Mahsuni şerif anar yiğitleri
Ahmeti yılmazı dilaveri
Söyler çeşmi siyahı
İçinde yılların acısı
Çürümüşlüğün bedeli
Tellere ayan olmuş gider
Çevir yoldaş bülten saatı
Haberler bizden bahseder
Üçümüz ağır yaralı
Cudinin gözlerinde
Beşimiz ölmüşüz
Dersimin kollarında
Geri kalanlar teslim olmuş
Bire sivas dağlarında
Patlatırız kahkahayı
Bir yandan
Sövüp sayarız
Defterine kitabına
Biz hiç teslim olmadıkki
Çağremiz yoksa eger
Boynumuzda taşıdığımız
Tek kurşun
Yüreğimizde gider
Bülten bitince
Değişir frekans
Sonrası yılmaz erdoğan
Yanağı otobüs camının garantisinde
Ç harfinden figürler türetir
Doktor olur yılmaz
Yari hemşire
Geri kalanlar bizler olur
Unutmaz babasını
Çantasında otlu peynir kokusu
Bizde senin sevilebilinmen ihtimalini
Sevdik
Demli çay kıvamında değilsede
Sevdik işte
Ve sonrası
Baharla gelir
Hayınların mevsimi
Kuzuların peşine düşmüş
Çakalların mevsimi
Karşı dağdan parlar dişleri
Namlumuza bir hedeftir
Bir kayanın ucunda
Bir ağacın yanında
Peki ya ne demeli hayına
Bir elmanın kurdu gibi
Kendi içini içten kemirir
Bir bıçak böler yüreğini
Kanla boğulur içindeki kurt
Adıda yazılmayacak
Bir yolun kenarında
Kimsenin bilmediği yerlerde
Virane olmuş
Terk edilmiş bir mezar
Biri gelince o gidecek gibi
Eğreti
Onursuzca yaşamanın
Onurluca ödülü bu olsa gerek
Telaşlanma anacığım
Hayına yer yoktur
Ne yüreğimizde
Nede sevdamızda
Telaşlanma anacığım
Bir sabah bir sabah uyandığında
Onlarla döneceğim.
Kayıt Tarihi : 11.4.2006 21:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!