Sene-i deviri, Oniki Eylül,
Zâlim yirmiyedi yıldır ki, geçti.
Kâfirin kahırı, Oniki Eylül,
Boynumuzda borçtur, zûll'dür ki, geçti.
Pehlivanoğlu, Arıkan, Orkan,
Esendağ, Duracık yüreğim burkan,
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
görülen o ki şiirde: mana ve elemden ziyade bilgi ve dökümana kaynak ve katılıma da yer verilmiş.
Zira şu da açık bir gerçektir ki İlhami abi kayıtsız ve kaynaksız hiç bir yazının altına imza atmayan, bildiğini okumaktan, bildiğini iletmekten taviz vermeyen yolundan geri dönmek değil başını çevirip bakmayan bir kalemdir..
12 Eylül nice ocakları yaktı bu memlekette. Nice canları heba etti. Başlatanda bitirende aslında aynı merkezdi ama geç farkedildi.
Aynı gri acıların pençesine düşmemek dileği ile diyor kutluyorum İlhami abimi..
Mustafa Çelebi ÇETİNKAYA
Ve bir gazete haberi:
Bütün yurtta sıkıyönetim ilan edildi. ORDU YÖNETİME EL KOYDU. Hükümet ve paralamento feshedildi. Siyasal partilerin faaliyetleri durduruldu. Parlamanterlerin dokunulmazlıkları kaldırıldı. Saat 05:00'den itibaren sokağa çıkma yasağı başladı.
(Bu konuda Her şeye KARŞIN Dergisi Ağustos-Eylül sayısı Dosyası olarak Bellek, 12 Eylül adı altında çok kapsamlı bilgiler, yazılar, değerlendirmeler bulunmakta.)
Oniki eylülün şiirle grup halinde analizi bir küçük edebiyat dergisi gibi hoş olmuş.
Şair yüreklerinde zonklayan eylül hakiliğinin renksiz sızılarıyla.
17 yaşında bir delikanlıyı gözünü bile kırpmadan ipte sallayn başka bir yönetim yada anlayış varmıdır dünyada. 12 eylül 27 yıldır boynumuza geçirilmiş bir urgan gibi her an bizimle ve her an boğmaya hazır bir şekilde beklemekte pusuda.
Kutluyorum kaleminizi ve yüreğinizi. Saygılarımla
Nice yiğitleri verdik urgana
Marifet sayıldı kıymak da cana
Zannetmem böylesi gelmez cihana
Vatan severleri vurdu ki geçti
Hıfzı özbekmez
EYLÜL. HELE Kİ 12 EYLÜL. YÜCE RABBİM BİR DAHA YAŞATMASIN O GÜNLERİ...
ALKIŞLIYORUM SENİ VE KATILAN TÜM DOSTLARI ÜSTAD. SAYGILARIMLA...
sizin ve gönül dostlarının emeğine sağlık ilhami bey güzel bir çalışma olmuş.gerçi ben o dönemde kıbrısda vatani görevimi yaptığım için bire bir yaşayamadım, hafızalardan kazınılamayacak günlerdi o günler...
Yüreğine sağlık şair dostum
Hamit Körken
Bu güzel eseri yazan yüreğe ve katkılarından dolayı yaren dostlara binlerçe teşekkürler.Yüreklerinize ve usta kalemlerinize sağlık.Sayğılarımla. Erol Sagun.
Cuntacılar ile bunlara çanak tutanlar,yalakalık,dalkavukluk,şaklabanlak ve şakşakçılık yapanlar. ve bunların yine ülke yönetiminde söz sahibi olmasını sağlıyanlar Bir ellerinde viski bardağı bir ellerinde Türk bayrağı ve arkadaki fonda 10.yıl marşına eşlik edip eğlenen ülke sorunlarıyla ilgilenmiyen bir fakirin fukaranın kapısını çalmıyan görünce yol değiştiren cunta düşüncesine sahip ve onlara hizmet edenler şimdi Cumhurun başı olana sen olamazsın diye yırtındılar .mitingler düzenlediler muhtura verdiler ihtilal yaparız dediler .Sizler gibi düşünen davrananlar yarattı onları hiç olmazsa yarattığınıza biat edin.....VE ....şimdi...ediyorlar.........ilhami kardeş 12 eylül duydummu tüylerim diken diken olur...kutlarım seni şiirini unutulmaması gerekli bunlar...
Bu şiir ile ilgili 36 tane yorum bulunmakta