Oniki Eylül Şiiri - Mehmet Kındap

Mehmet Kındap
318

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

Oniki Eylül

Şimdi o günlere, dönüp bakınca
Kara bir günümüz oniki eylül
Cumhuriyet meşalesi yakınca
Karanlık dünümüz oniki eylül

Nice suçsuz insan haksız suçlandı
Doğru yanlış oldu yanlış güçlendi
Haramiler zengin olup taçlandı
Kötü bir ünümüz oniki eylül

Kan ve gözyaşı karanlık vardı
İşkence ve terör heryanı sardı
Ölüm peşimizde,sağ kalmak kârdı
Ders almak, konumuz oniki eylül

Kanun demek, iki dudak arası
Yıllar geçse kapanmıyor yarası
Bitsin artık on yıl darbe sırası
En kötü yönümüz oniki eylül

Şeriat darbe de artık olmasın
Cumhuriyet sürsün yara almasın
Mehmet der ki o gün tekrar gelmesin
Darbeler sonumuz oniki eylül

(12-Eylül-2011-Ankara)

Mehmet Kındap
Kayıt Tarihi : 13.9.2011 12:20:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Oniki Eylül 1980 de o karanlık günlerin acılarını yaşayan suçsuz ve günahsız insanlara selâm olsun

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Cevat Çeştepe
    Cevat Çeştepe

    O günlerde Amerikan kamuflajlı, yerli malı paletleri ile 'onların çocukları' dağda, kırda, bayırda ne kadar kır çiçeği ve ne kadar taze fidan varsa hepsini ezip, üstünden geçiyor, 'bizim çocuklar' için bir sürek avı yürütüyor ve içi kof kart çınarlar, işkencehane avlularında darağaçları oluyordu.
    Ve ülkenin nesiller boyu sürecek çoraklığa mahkûm edilişinin hükmü infaz ediliyordu..

    ...

    O, inançlı adımlarla girdi sokağa, elinde kova, içinde kırmızı boya
    Ve koca yürekli harflerle yazmaya başladı duvara, boydan boya

    “TEK YOL ……,

    İşte tam bu esnada,
    Ölüm kusmaya başladı, karanlığın gözünden fışkıran namlular
    Ve sözde otopsi raporları, sırtından tam on iki kurşun çıkardılar.
    Oysa bıraksalar,
    Sevgilisinin adını yazacaktı, duvarda yarım kalan yazının devamında…

    ……..,SEVGİ”

    ...

    Yıllar sonra bugün “SEVGİ”, (henüz doğmamış) Barış-Özgürlük ve Demokrasi adındaki çocuklarını da yanına alarak “Tarih Mezarlığının” arka kapısından içeri girdi. Önce yolunun üstündeki “12 Mart 71” mezarına uğradı, sonra da dokuz adım ötedeki “12 Eylül 80” mezarına.

    Her iki mezarın üstü de susuzluktan çatlamış toprağında biten yaban otları, dikenler ve hiçbir ressamın güzelleştiremeyeceği çirkinliklerle kaplıydı.

    “SEVGİ” gözündeki yaşları içine akıtırken dudakları kıpırdadı. Belli ki bildiği bütün lanet sözcüklerini tek-tek içinden geçirmeye başlamıştı.

    Sonra başını kaldırdı... Mavi gökyüzü hala o günlerden kalmış gibi duran şekilsiz kara bulutlarla kaplıydı. Hiç rüzgar esmiyordu ki...
    -----

    Yüreğine, kalemine sağlık sevgili kardeşim Mehmet Kındap...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Mehmet Kındap