YAŞAMAK İNADINA
Yaşamak..
Işıltılı, dumanlı
Gülen, ağlayan gözlerle
Acılı, acısız
yok gibi bir zamanlarda dolaşıyorum..
yitik bir toprağın koynuna yolculuk..
insan kendini nasıl da kandırabiliyormuş anne..
gözyaşı dökmeden ağladığımda öğrendim yalan söylemeyi..
yaşanamamış sevdalarım var benim.. taze çay gibisine buğusu üzerinde.. fırtınada savrulan bir uçurtma gibisine. denizlere hasret martının çığlığındayım.. kör gözlere sağır kulaklara inat.. yaşamak istediğim nice sevdalarım var benim.. dağlarımda koşmak gibisine....
Temmuzun ikisiydi
günlerden acı bir gün, adı batası bir cuma
güneş bile ışıtamıyordu günün karanlığını..
ve türkülerle-halaylarla, deyişlerle-semahlarla beslenen günde
Pir Sultanımızdı anılmak istenen..
bir çocuk uykuya koşmuş..düşlerinde bir martı, martının kanadına ilişmiş çocuk..maviliklere uçmuş.
bir peri kızı uykuya koşmuş.. gökyüzü gülümsemiş..maviliklere yıldızlaşmış bir düş konmuş..
bir cadı uykuya koşmuş.. düşü kendisi olmuş.. elinde süpürgesi...ömür tuvalini maviye belemiş..
Çocuk gülümsemiş..peri kızı gülümsemiş..cadı gülümsemiş.. kahkahalara bezenmiş Mavilikler..
Mavi Deniz Õ.Ş.
gecenin ardından serçelerin cıvıltısı ile görüyorsam sabahımı, gün ışığı sızıyorsa perde aralığımdan yüreğime sımsıcak ve güneş inadına doğuyorsa yine her sabah... bu sevda benim söylüyorsa yüreğimdeki ince sızım.. yalnızlığım düşünlerimce sırlanıp daha bir kutsallaşıyorsa...
Kime ne.. Haramsa da helalse de..
özlemim aşkın,
yangınım tenin,
ve hasretim kokunsa..
ıssızlığımda gökkuşağı
çok önceleri yazmış olduğum bir yazıyı okudum..epeydir bakmıyordum.. ve bu yazıyı paylaşmak istedim nedense..
umarım beğenirsiniz
BEN SENİ ....... Seni her gördüğümde elim ayağım birbirine dolaşıyor, kalbim onlarca ton basınç altında kalıyor gibi ve sonrasında bir bıçak sancısı yüreğime gelip yerleşiyor ve nedense bu acıların hiç bitmesini istemiyorum. Tutuklu gibiyim boynumda prangalarla; gözlerinde hücre hapsine bağlanmışım sanki ve biliyor musun, bedenim sürgünde de olsa senin yüreğinin her bir atışını duyuyor ve o yürek atışına ortak oluyorum doyumsuzca.. Sımsıcak duygularımla dostum diyorum fısıldayarak..Arkadaş oluyorum belki de güneşin hiç doğamayacağı karanlıklara..Yoksunluk şelalesinin bilinmezliğinden dökülen su damlacıklarının gelinlikçe beyaz köpüklerinde seni görüyorum ve kutup soğukluğunda bir can oluyorum küçücük bir Kardelen çiçeğine.. Ruhumu boydan boya yıkıyorum akarsuda ve öylesine ilginçtir ki nice tusunamilerin söndüremeyeceği yangınlara ulaşıyorum ütopyalarımda..Nedense yangınlar hiç sönmesin istiyorum.. Can diyorum sana.. Ya da canan kalmak istersin belki diye önce canan diye haykırıyorum avazımca..Hiç yüksünmeden, erinmeden; çeyiz inceliğinde ve temizliğinde oya oya işliyorum yüreğime sevgimi, dostluğumu.. Köyümün patika yolunda ilerliyorum nefesimin elverdiği, yüreğimin yettiğince..Yaşlı Kızılcık ağacının dibindeki ekşi böğürtlenden minicik bir tanesini elde edebilmek uğruna çalı dikenlerinin içerisine fütursuzca uzatıyorum elimi..Kanayan ellerimi usulca dudağıma götürüyorum..Senin tenince kokluyor, senin kokunca hissediyorum ufacık buselerle..Ütopyamda da olsa yüzümü hiç yıkamak istemiyorum..Kokun sinsin istiyorum ellerimden dudaklarıma, dudaklarımdan yüreğime..ve seni düşlerken biberin acılığında damla çikolata tadını algılıyorum..Nedense damağımdaki acılık hiç gitmesin istiyorum. Nihayetinde var oluyorum yaşamın her alanında… ve her kırılma noktasında yeni baştan doğuyorum senin aşkınla…İyi ki varsın söyleniyorum durmadan..ve tüm bencilliğimle sarılıyorum hayata…Seni bir kez daha görebilmek uğruna ölümlere inat, bir sabaha daha yüreğimde yaşattığım aşkıma tutunarak uyanıyorum...Duvardaki resimlerine ilişiyor yine dün sabahki gibi gözlerim..Gözlerinin içine bakıyorum..Gülümsüyorum..ve galiba gülüm..ben seni …
Önder ATMACA (Şeyhan)
ve gün biter.. ıssızlık hakimdir.. yeniden sessizliğin dayanılmaz sızısı.. lakin orada; biliyorsun.. orada bir yerlerde.. ve O da seni...
Sevdanın aşkın hep var olduğu, kavuşmaların belki de hiç gerçekleşemeyeceği sonsuz/sınırsız ve iki kişilik bir oyun var ömür sahnesinde.. iki oyuncunun aynı anda sahnede görünme ihtimalinin dört yapraklı bir yoncayı bulma ihtimalinden dahi düşük olduğu bir roman.. Bitmeyen Şarkılarcasına, Bitmeyen bir Sevda romanı..
Heyhat..Perde ansızın kapanır.. ve yeniden açılmasına değin..senaryo zihinlerde..düşlerde.. sahne gerisinde.. yaşamsa; yaşanılanları ve yaşanılması mümkün iken yaşanılamayanları ile gizlerde...
çocuklar ölür..çiçekler solar..sürsede sevdalarımız.. gün biter gün karanlığa teslim olur..ne doğan güneş eskisi gibidir, ne dolunay titretir geceleri.. bir üşüme gelir çöker yanıbaşına..apansız bir titreme sarar benliğini.. yürekten nedensiz bir sancı peydahlanır.. dolanır damarlarında ılgın ılgın.. dağları özlediğin gelir aklına..özlediğin sevdalarınca.. tıkanır kalır bir düğüm boğazında.. hani dokunsan dökülecek bin bir gözyaşı.. ağlayamazsın.. donup kalmalık olmuşundur..dönüp te kalmamalık..
Yaşarsın yine de.. yaşarsın..nefes alırsın ta ciğerlerine işlemiş acı ile.. soluklanmışsındır.. tutunarak acılarına yürümeye başlarsın bir daha..bir daha.. Taa ki ulaşana kadar toprağın erkine, gökkuşağının huzuruna...
(Mavi Deniz/Önder Seyhan)
Bitirelemeyen Satırlar
ne güzeldir özlem kokulu dizeler..
ne güzeldir karanfil ıtırını hissedebilmek yokluğunda...
dört duvarın ortasında iken dahi doyulan hasretlik..
bir uçurtmanın kuyruğuna takılıp gidebilmek masmavi gökyüzünün uçsuzlarına..
pamuksu bulutları yorgan edebilmek ne güzeldir..
ellerindeki kelepçeyi söküp atabilmek yüreğinde..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!