Bir can gördüm,
Bir köyün en ücra köşesinde.
Mutlumu,mutlu
Umutlumu,umutlu...
Kar kış demeden yapayalnız.
Nedir dedim mutluluğun,
Çocuklarını gösterdi
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Neden Böyle Öğretmenim?
Annem ve babam, okula başlayacağım zaman
çantaların en güzelini almışlardı bana.
Umutların en güzelini
tokalarımla beraber takmışlardı saçlarıma.
İlk gün, endişelerini, gözyaşlarıyla katıklamışlardı.
İlk aldığım harçlığı, yirmi yıl sonrasının sermayesi saymışlardı.
Ben okulla tanışacağım için ne kadar heyecanlıysam
onlar da el sallarken heyecanlarını sakladıklarını sanmışlardı.
İlk yıl okuma telaşı, ikinci yıl dört işlem
Hayat Bilgisi ve de problem…
Okulda her şeyin doğrularını öğreniyorduk
dışarıda yanlışlarını yaşarken! …
İnsanlara saygıyı ve sevgiyi öğrenirken
saygısızlığı ve sevgisizliği görüyorduk büyüklerden! …
Çevreyi temiz tutmayı öğreniyorduk
okul yolundaki çöplerin arasından geçerken! ….
Öğretmenim “Güvenin” diyordu insanlara
İnsanlarsa,” Hangi devirde yaşıyoruz, güvenilir mi aman ha! ”.
Öğretmenim,”Başkalarının yerine kendini koy” diyordu her zaman
Başkalarıysa “Önce ben” diyordu,” Sen istiyorsan öyle san! ”
Öğretmenim “Edep, diyordu, haya, ahlak
bunlar en büyük meziyetlerdir bak”
Oysa televizyondakilerle neredeyse herkes olmuştu ahmak
Öğretmenim “Çalış” diyordu,” Araştır, üret
çalışmak en büyük ibadet”
“Eğlenmeyi boş zamanlarımızda bitiremedik ki
neme lazım, çalışırken de devam et! ”.
Öğretmenim, “Yardım diyordu, iyilik, merhamet
İnsanız, biz de muhtaç olabiliriz elbet”
Başkaları, “İyilikten maraz doğar,
.Allah’tan umsun medet.”
Öğretmenim diyordu, “Çağdaşlaşmak için hep okumalı”
Dışarıdan “ Okumak için ya parayı nerden bulmalı? ”
Öğretmenim sahip çıkmalıyız diyordu
değerlerimize, aslımıza
Dışarıda “Biz Türkler…”le başlayan cümleler…
Gelecek günler Allah’a emanet, o da bizim şansımıza! …
Neden böyle öğretmenim?
Biz de mi yenileceğiz bir süre sonra yoksa?
Ailemin ilk gün saçlarıma taktığı umutları
Doğru ile gerçek arasındaki gidip gelmelerle eriyorsa
İnsanlığın yaşanılası değerlere karnı toksa
Yaşamın yükselen değerler fiyaskosu çoksa
Geçer akçenin yanlışı yaşamak olduğu bu gün
Doğruyu öğreten öğretmenlerle oynamak mı “inn” oldu yoksa? ! ...
Meral Demir
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta