'Önce söz vardı.' Yanlış bir saptama. Çünkü söz
işgalcidir. Eylem ve nesnenin yerine geçer. Bir
tür yanılsama. Yanılsamalar yalandır. Bu yüzden
söze güvenmiyorum. Söz de vermiyorum.
Aslında her söz ertelenmiş bir eylemdir. Eylemi
ertelemek belleğe yüktür. Unutulmuş ne varsa unu-
tulsun varsın. Nasılsa eylem duyumsatır, anlamlı
kılar nesne. Yani duyumsama anlamdan önce gelir.
Öpüşürken, 'öpüşüyorum' demek ne kadar saçma ve
gereksizdir. Öyleyse nesnelerin anlama değil, ey-
leme ihtiyaçları vardır. Dokunulmak isterler. So-
yut sözcükleri kavramanın zorluğu burdadır.
Nesne ve eylemin birlikteliğinde akıl kendini
yadsır, çocuklaşır, oyun çağını yaşar. Oyun so-
muttur. Somut olandan korkulmaz. Orada herşey
saf, ilkel ve yalansızdır. Ta ki anlamın büyülü
tülü nesneleri sarıncaya kadar. O zaman akıl
kirletir insanı. Kafada dolaşan tilkiler masum
kargalar arar. Ne korkunç bir durum!
Tülü kaldırmak gerekir. Tül kalkınca sınıflan-
dırma da kalkar. Nesneler yüklerinden kurtulur.
Ortada anlamsızlık kalır: Tanıyamamak, adını ko-
yamamak. İşte bütünlük duygusu Yıldız mı, böcek
mi ayırt edemiyorum. Parmaklarım hangi ağacın
çiçekleri?
ey anlam, aklın uçarı çocuğu!
annen bir fahişedir senin
kim bilir hangi nesnelerle sevişir
Kayıt Tarihi : 4.6.2002 15:31:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (2)