Benim, içimde paramparça; dışımda paramparça. Bu yüzden artık hiç kimseyi tam olarak sevemem ve yine sırf bu yüzden artık hiç kimseyi tam olarak tamamlayamam...
Aşk'sa, zaten çok uzun zamandır hissetmediğim, çok uzun zamandır hatırlamadığım bir duygu. Bu duyguyu tekrar hissetmek ya da bu duyguyu tekrar hatırlamak istediğimi de söyleyemem. Açıkçası hayatta önemsediğim bazı insanlar dışında pek de kimsem yok...
Yanımda bu zamana kadar kimseyi görmediniz diye, aşk ve sevginin ne demek olduğunu bilmediğimi söylemeye hakkınız da yok. Beni sürekli gülümser bir şekilde görüp, sırf bir kez bile ağladığımı görmediniz diye, bu benimde hayatta hiç acı çekmediğim anlamına gelmez.
Hayatta herkes iyiymiş gibi yapabilir ya da hayatta herkes seviyormuş gibi yapabilir. Bunu bende yapabilirim. Kelimeler, en güçlü silahlardır. Onları kullanmasını çok iyi bilirim. Güçlü betimlemeler ve güçlü benzetmeler yapabilir, sayısız tamlama kullanabilirim. Her biri çok güzel ve her biri çok şey vaat eder. Küçük bir çakıl taşı sönmüş, bir volkanı yeniden alevlendirir. Küçük bir kar tanesiyle, koca bir çığ oluşur. Koca bir aşk ateşinide, en basit kelimeler söyler. Basit ama karmaşıktır... Karmaşık ama etkilidir...
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...