Önce kendime sonra sana Leyla; Vicdanın ve ruhun, Güllerinin ve papatyalarının açması için güneşe sığınmasın. Kasırgaları ister gönlün, yorulmak ister bedenin bilirim. Beyhudedir bu düşünceler. Ne güneşi bekle ne de kasırgaya hasret yaşa! Hakikati ara, bir “kün” denir de, ne güneşe nede kasırgaya gerek kalır, doğarsın bir sabah özlediğinle özlenildiğinle.
İsyandan değildir yorgun oluşum. Lakin sende çok masum sayılmazsın sevgilim. Yıllar yıllara hasretken, bülbüller güllere firkatteyken, papatyalar temiz ellere meftunken, sen bana hep kinliyken, nasıl olurda gülerdi, senden çizili buselerim, benliğim. Gönül yorgun, ruhlar ıssız, bedenlerde kanlı şok ihtilalleri ve tezahürü mutsuz çocuklar, sonsuz ihtiraslı anneler, gençliğine hasret babalar. Kitaplar güzel, iki kapak arasında hapis sevgiler, saatler iki yüzlü bir zamanda durmuş. Kentler ve beldeler bizim özlediğimiz yurda çok uzak ve ulaşılması imkansız. Anı kurtarmak şuan en büyük aşk. Hiçbirşeyin değeri eskisi kadar kıymetli değil, sen kadar kaba değil hiçbir hengame. Kalemler doğruyu değil, yanlışın yanlışını, kötünün iyisini yazıyor. Sözler ve fiiler bir serçe kadar samimi değiller.
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta