Cerrah Hacı’nın Ali, çocuktu on yaşında,
Çobanlık yapıyordu Çukurkuyu başında..
Bu yaylada Yörükler, çadırlarda oturur,
Nerede otlak varsa, hane orada durur!
Ali, Halil Çavuş’un davarını güderdi,
Halil Çavuş da ona, üç beş kuruş öderdi…
Ali’miz neşelensin, kendini görsün diye
Kardeşi aynasını ona etti hediye;
Bir artist resmi vardı aynanın arkasında,
“Nezahat Bayram” diye yazardı markasında…
Ali arkadaş oldu kendi sureti ile,
Elinden düşürmezdi, gece uyurken bile!
Halil Çavuş istedi, aynasını emanet,
“Saçlarımı tarayıp, vereceğim nihayet! ”
Ali gönülsüz verdi, Çavuş aynayı aldı,
El koydu Halil Çavuş, çoban aynasız kaldı!
Yaklaşık bir ay geçti, geri gelmedi ayna;
Aynanın hasretiyle kayna çobanım kayna!
Bir gün gece yarısı, sürü kalkıp örüdü; (*)
Ali de arkasından kıra doğru yürüdü…
Her taraf karanlıktı, ıssızdı yol boyunca,
Ali kulak kesildi, tuhaf sesler duyunca;
Biraz aşağı indi, Kabak Hasan Kırından,
Şen kahkaha sesleri, Çavuş’un çadırından! ,
Çadırın direkleri muhabbetle inledi,
Ali, konuşmaları gizli gizli dinledi.
Saatler çoktan gelmiş gecenin yarısına,
Halil Çavuş inciler diziyor karısına,
“Sevgilim sarıl bana, mutluluğa ereyim,
Seni çok seviyorum, aç kalbini gireyim”
Çoban Ali aynayı düşünerek hislendi,
Önce biraz bekledi, sonra şöyle seslendi:
“Bilirim kalbe giren, çıkamaz üç beş sene,
Önce aynamı ver de, sonra girmeyi dene! ”
Halil GÜLŞEN
(*) örümek: Hayvan sürüsünün harekete geçmesi.
Halil GülşenKayıt Tarihi : 26.5.2010 15:45:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Olay 1965 yılında yaşanmıştır. (Mersin, Erdemli, Çukurkuyu yaylası)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!