Firuze iki derya kuşanır Gelibolu,
Yarımada kıbleden yaslanıyor şimale.
Toprağı Rumelidir, havası Anadolu...
Yadigâr bu vatana rengi kanayan lâle!
Cennet’i anımsatan büyülü yarımada
Sükûtuma da sebep, tüten efkârıma da...
Seddülbahir’le başlar nihayeti Bolayır,
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
'Aslan kesildi o gün her Osmanlı neferi,'
Ogün aslan kesilen Osmanlı neferinin şehit oluşunu vurgulamış şiir. Boğaz suyuile yunmuş yıkanmış ve Gelibolu toprağı ile üstü örtülerek Çanakkale şehride şehitlik abidesi konmuş. Sağ kalan gaziliğe ve yeninden doğan Türk Ordusuna değinilmemiş. Osmanlının çanakkalede öldüğünü çok güzel vurgulamış şaiir. Vede duasını bir okadarda güzel okumuş. Tebrikler.
Sayın İrfan Yılmaz Hocam,
İkinci hecede dar ünlülerin düşmesi konusunda verdiğiniz bilgilerden bir kısmı yanlış:
Arapçadan geçen ve ikinci hecesinde dar ünlü (ı,i,u,ü) bulunan kimi sözcüklere ünlüyle başlayan bir ek gelirse, ikinci hecedeki dar ünlü düşer.
Ör. Akıl-ı.............aklı, zikir-i.... zikri..vs. Buraya kadar tamam.
Bunların haricinde kimi organ adlarında da düşme görülür:
Omuz-u.............omz-u, karın-ı......karn-ı...gibi
Ama her dar ünlü almış Türkçe sözcükte düşme olmaz.
Kesim-i...........kesmi diyemezsiniz.Bu yanlış olur.
Biçim-i.....biçm-i diyemeyeceğimiz gibi....
Ayrıca: Zengin uyağı, tunç uyak olarak anlattınız ki bu da yanlış:
Tunç uyakta sözcüklerin biri diğerinin içinde komple bulunmalıdır.
ör.
............kara
........Ankara
........ancak
.....sancak
örnekleri tunç uyaktır.
Sözcüğün birkaç harfi diğerinin içindeyse ve en az üç sesten oluşuyorsa buna 'zengin uyak'denir.
Saygılar.
Mehmet Binboğa
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
Herkesin vatanı kendine güzeldir elbet.Bizim vatanımız bize.En başta da şunun içindir ki, toprağımız kanla sulanmıştır.Anadolu’muzda hangi hanenin kapısını çalsanız Çanakkale, Yemen, vs. orda burda cephelerde vatan için şehit düşmüş bir dedesinden, bir aile büyüğünden bahseder.Dedem rahmetliye sorardım, ‘’senin hiç kardeşin yok mu?’’ diye, ‘’Yavrum biz beş erkek kardeştik. Diğer dördü seferbilliğe(Seferberlik) gitti, ben en küçükleriydim evde kaldım.Hiç biri geri dönmedi.’’ derdi.
Şiir ne bereketli ne uzun böyle ve Vahap Yeğenim ne çok şey bulmuş şiir üstüne söyleyecek.Dağarcığına maşallah.
Dua Niyetine Şiir
ottan çöpten sudan saptan
Bağdattan dönen hesaptan
mabadına masat kaçmış kasaptan
eski dikiş makinası gibi zırt pırt bozulan asaptan
bizleri muhafaza buyur yarabbi
ister fenerli ister cimbomlu ister beşiktaşlı olalım
ister tüccar ister amele ister şair olalım
önce adam olalım sen yardım eyle yarabbi
tırnağı yeri gördüğünde
ağzını urum itleri gibi yekindirenlerden eyleme bizleri
bağırsaklarına yeşil dolandığında
ulu orta geğirenlerden ve de
şimendifer gibi horlasak da tedirgin etme
bizleri uykusuz bırakma
iki darp bir niyet hesabı teyemmüme fitiz amma
sen gene de bizleri susuz bırakma Allah’ım
çekmeyen dünyanın nazını
hem kılan beş vakit namazını
hem alnı secde bilmez bi-namazını
başımız sıkışınca
duy tüm kullarının niyazını
son ve en ciddi isteğimiz Yarabbi!
gönlümüzü deniz eyle ki efkarımız sahile vursun
inayet eyle biz şair kulların güzel şiirler uydursun
Abdülillah Çağlayan
Şehitlerimizin ruhu şad olsun.En başta onların hatırasısın güzel ülkem seni seviyorum. Ve Vahap yeğenim misali yurdum insanları hepinizi seviyorum.En derin hörmetlerimle.
18 Mart 1915;
tarihin en önemli sayfalarını oluşturan Çanakkale Savaşları ve orada kaybettiğimiz canlar sayesinde kazandığımız zafer gününe düşen anlamlı bir şiir...emek verilmiş,üzerinde düşünülmüş bir şiir..kutluyorum sevgili İrfan Yılmaz'ı...saygı ve sevgilerimi bırakarak.
sonra ekliyorum:şimdi;Çanakkale'den geçemeyenler,ellerini kollarını sallaya sallaya geçtiler!bir yandan batılı emperyalistler,öbür yandan emperyalistlere maşa olan azınlıklar tarafından işgal edilmiştir Türkiyem!.uyanmanın zamanıdır bence...yoksaaaaaaaaaa!.
KUTLUYORUM ; günün şâirini ve şiirini...
Bu sayfaya ÇOK YAKIŞMIŞ...
Çanakkale ruhu diri kaldıkça elbet de geçilemeyecek Çanakkale.Milletin,destanlar meydana getiren direnişine yakışır harika şiir için İrfan Bey'i tebrik eder,seçici kurula teşekkür ederim.
Ulu önder gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmet ve minnetle anıyoruz.
On sekiz mart 2012 tarihinde günün anlamına denk düşen şiiri, şairini tebrik ederim.
Çanakkale'mizin bu özel ve güzel gününde Çanakkalemize yakışan bu eseri bizlere armağan eden ANTOLOJİ.COM ve SEÇİCİ KURUL-a teşekkür ederim.
Gün, anlam ve önem bakımından büyük, günün şiiri de yapay epik şiir tanımına uyan iyi bir örnek.
Kutlu olsun.
Saygılar,
İrfan bey aydınlatıcı bilginiz için teşekkürü borç bilirim.. Haklısınız.. doğrusu resmin kesmin şeklinde olmalı..
biz resim kesim sesim fesim esim gibi sözcükleri kullanırken.. sesimize dikkat çekeceğimiz zaman (sesmin).. rüzgarın esimine dikkat çekeceğimiz vakit rüzgarın bu sert (esmin) başta festen söz ederken (fesmin) püskülü türünde cümle çok kurmadığımız için.. buna mukabil ismin cismin hasmın türde bir bahis görmediğimiz için doğrusu da bu.. kesmin.. ve gerçek kusrun dilbilgisine yeterli vakıf olamadığımda yattığını biliyorum..
.. bu vesile ile de tekrardan saygılarım iletir.. yüreğinize kaleminize sağlık derim..
Merhaba Üstadım!
Ne muhteşem bir şiir bu böyle?
Allah c.c. razı olsun. Kaleminize ve kelamınıza zeval vermesin. Bu güzel şiiriniz vesilesiyle kahraman ecdadımızı, bütün büyüklerimizi, bilhassa Çanakkale'de çarpışan bilcümle şehid ve gazilerimizi, Çanakkale Savaşlarının ünlü müstahkem mevki komutanı, 18 Mart Kahramanı, 13 Mart 1938'de vefat eden merhum Cevat Şakir ÇOBANLI Paşayı rahmetle, minnetle, şükranla ve fatihalarla bir kez daha yad etme imkanı bulduk.
Sizi ve maharetli kaleminizi gönülden kutluyor, saygı ve muhabbetlerimizi sayfanıza bırakıyorum.
100+heybem.
Vesselam..
Bu şiir ile ilgili 186 tane yorum bulunmakta