Firuze iki derya kuşanır Gelibolu,
Yarımada kıbleden yaslanıyor şimale.
Toprağı Rumelidir, havası Anadolu...
Yadigâr bu vatana rengi kanayan lâle!
Cennet’i anımsatan büyülü yarımada
Sükûtuma da sebep, tüten efkârıma da...
Seddülbahir’le başlar nihayeti Bolayır,
Neden halâ gelmedi, yoksa
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Devamını Oku
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
çanakkale aziz şühedanın destanlar yazdığı çiçeği burnunda gençlerin kanlarıyla suladığı mübarek belde. sevgili şair Yılmazın kaleminden okurken yine tüğlerim diken diken oldu.Bu güne kadar onun için nice şiirler yazdılar, nice türküler yaktılar. sevgili Yılmaz çanakkale destanını böylesine gerçekçi ve içtenlikle yazan kalemin zeval görmesin. Allah razı olsun. .....10
Emek verilmiş, çok güzel bir şiir olmuş..Beğenerek okudum..10 ve ant..Ufkun YAREN
Tarihe ışık olmuş bu değerli paylaşımınızı, yürekten kutluyorum. 10 + ANT. Saygı ve sevgi ile kalın.
Hikmet YURDAER
Beş bin yıllık tarihî antik kent Çanakkale
Savaş ve afetlerle yıkılsa da doğrulmuş.
Asırlarca ışığı sönmeyen bu meşale
İlim irfan yuvası kültür ile yoğrulmuş.
çok güzel bir destan...kutluyorum kaleminizi ve yürek sesinizi.susmasın.hep çağlasın...tam puanımla listemde.
'..............................
Böyle destan bir daha yazılmaz Çanakkale'
Evet.Anlatılmak istenen özet olarak bu son mısrada çok iyi anlatılmış.Bu şiire de destan demek bile az gelir ki,tarihte destan yazan binlerce MEHMETÇİKLERimizi rahmet,minnet ve şükranla anıyoruz.Bize çok güzel bir VATAN emanet ettiler ama me yazık ki bizler onun başında kavga ediyoruz bölüp parçalamak için didi(ş)nip duruyoruz.
Ve yine son satırda anlatıldığı gibi ne bir daha böyle destan yazabiliriz ne de destan yaratabiliriz.Destanlar yaratabilmek için tek yürek tek vücut olmamız gerek ama biz amip gibi bölündükçe bölündük.Biz bize düşman kesildik,birbirimizi düşman bildik.Nerdeyse kardeşliği aklımızdan sildik.
Ve,
Böyle güzel bir şiir Çanakkale üzerine sanırım bir daha yazılamaz.Tam bir destan gibiÇok çok güzel.Sanki 18 Mart 1915 tarihini canlı olarak yaşamış gibi oldum.
Eline yüreğine kalemine binlerce sağlık sayın dost yüreklim.Fazla söze hacet yok.Yüreğin dert görmesin,kalemin kırılmasın.
Saygılarımla............
terihin arşivini yazan saygın kalemi ayakta alkışlıyorum tam paunımla saygılarımı sunuyorum arkadaşıma sevgilerimle üstad
o kadar güzel yorumlar yapılmıuşki hocam benim diyebileceğim okumak yetmedi iki damlada gözyaşı kattım yüreğinize sağlık kaleminize kuvvet diliyorum teşekkür ediyorum tarih kokladık bu gün sizinle
Sairlerin sultanindan essiz bir destan okudum, öyle icten, öyle yürekten...Bu degerli esere en derin tebriklerimi sunarken, Güldeste Siir grubumuzda paylasiyorum...
Kaleminiz daim olsun...Selam ve hürmetlerimle...
On Sekiz Mart Çanakkale Destanı
Firuze iki derya kuşanır Gelibolu,
Yarımada kıbleden yaslanıyor şimale.
Toprağı Rumelidir, havası Anadolu,
Yadigâr bu vatana rengi kanayan lâle!
Cennet’i anımsatan büyülü yarımada
Sükûtuma da sebep, tüten efkârıma da...
Seddülbahir’le başlar nihayeti Bolayır,
Safir kesilmiş suya zümrüt yansıyan bayır.
Kudret kalemi ancak çizerek dört kesmini
Yeryüzüne düşürür derya fonlu resmini.
Çevir yüzünü gitsin, kibri ahkâm kesenden;
Bu El-Kaviyy mührünü sökemez beşer senden.
Efsunkâr Şimal Tacı yedi yıldızlı hale
Yalnız senin başına yakışır Çanakkale.
İlahî bir lütuftur Çanakkale Boğazı,
Mavi senin tülünde ne efsunkâr mavidir.
Sanki ipek gergefte sülüs ve celî yazı
Akışı şiir gibi... Kalemi semavîdir!
Ege’yle Marmara’nın gökyâkutlu visali
Hayallere sığmaz ki; düşte düşün misali!
Amber buğulu Asya koparken Avrupa’dan,
Suyuna miski katıp dökmüş altın kupadan.
Mağribi güneşlerde tüllenen Marmara’yı
Süzerken yanan gözler nasıl seçsin karayı!
İbrişim sırmalanıp atlas kuşanan beden
Göze nasıl görünür acaba gök kubbeden?
İki derya coşkusu sığmaz hiçbir risale
Cebelitarık seni kıskanır Çanakkale! ...
Beş bin yıllık tarihî antik kent Çanakkale
Savaş ve afetlerle yıkılsa da doğrulmuş.
Asırlarca ışığı sönmeyen bu meşale
İlim irfan yuvası kültür ile yoğrulmuş.
Karasi Beyliği’nden sancaksın Osmanlı’ya,
Senin yazdığın tarih bu kadar mı şanlı ya! ...
Kilitbahir karşında şeklen yoncaya benzer,
Suya aksi düşmesin gülden goncaya benzer.
Var mı Kumkale gibi düşlerin en ırağı?
Egeden meltem alan Asyanın son toprağı.
Tarihî mirasından gönüllere kayan sır
Eceabat ufkunda denize başka yansır!
Yazılsa kâğıt yetmez; şiir akar makale,
Kalemleri tüketen şehrengiz Çanakkale.
Sömürgeci ve zalim itilaf devletleri,
Dört kıtanın ifriti yamyamıyla beraber;
İstanbul hayaline kesmişler biletleri,
Mücadeleden yılmaz aslanlardan bîhaber!
And içmişler birlikte Fransız İngiliz’i
Nâmert elle, Cennet’ten koparmaya filizi!
Avustralya, Senegal, Cezayir ve Kanada
Gözlerini karartmış güç yetilmez inada.
İngiliz’i anladık... istiladır emeli,
Peki ya şu Zenci’ye, Hindu’ya ne demeli?
Sökülmek isteniyor ki evlad-ı fatihan;
Avuç içi karaya yüklenmiş bütün cihan!
Melekler diyarında bu iş gelmez ihmale,
Şeytana geçit vermez şahlanır Çanakkale!
Yıl, bin dokuz yüz on beş: On sekiz mart zaferi!
Çanakkale Boğazı Sırat Köprüsü’nden dar,
Aslan kesildi o gün her Osmanlı neferi,
Kumkale tarafından Seddülbahir’e kadar!
Kilitbahir neresi. Yeni Zelanda nere? ...
Düşman boğaz sanıyor... Çelik kollu cendere!
Zırhlı gemiler gelmiş dünyanın bir ucundan.
Kartal pençeyle kaptı deryanın avucundan!
Hangi tarih yâd etmez O vefakâr Nusrat’ı
Döşediği mayınlar aratmadı Sıratı!
Yarım Dünya geçiyor, Seyit Onbaşı davran
Kaldır top mermisini tarihe yazsın Havran!
Cennetin bu köşesi nasıl uğrar işgale?
Sükût ikrar dilidir, haykırsın Çanakkale!
Takdir-i İlahidir meleklerin yardımı,
Komutanı Cebrail, bütün ordusu melek...
Gemiler zırhlı diye İstanbula vardı mı?
Burası Çanakkale, tufan koparan felek!
Vurulan Kara Belâ yan yattı tabak gibi
Üç dakika içinde mekanı deniz dibi...
Yarım Dünya diyorsan kaderi ondan farksız,
Zırhından yara almış; dümeni kırık, çarksız.
Dokuz savaş gemisi su içinde kavruldu,
Mayın ve obüslerle kaderine savruldu.
İfritlere acımaz yol vermiyor Cebrail,
Yerden fışkıran derya göklere oldu nail.
Düşmanları boğazda kahreden bu şelale,
Nuh Nebiden sonraki tufandır Çanakkale!
Seddülbahir benzeri sarsıldı Anzak Koyu
Sanki Kıyamet sesi, Sûr üflüyor İsrafil!
Conkbayırı ve Kirte yazılmaz ömür boyu,
Yer ve gökle beraber denizi sarmış gafil.
Mermi mermiyi vurdu, süngü süngüyü yardı;
Toprak yamyam kaynıyor kesilmez oldu ardı.
Adım atacak yer yok Hindu ve Berberiden,
Anzakla Kanadalı koşturuyor geriden.
İngiliz başı çekmiş Fransızla yarışta
Toprak kızıla dönmüş gördüğün her karışta!
İnsanlığın utancı bitmez görünen bu şer
Kıyameti kopmadan sanki kurulmuş Mahşer!
Dabbetül Arz çağrısı gibi gelir Deccâle;
Mehdi ve îman sende, vur gitsin Çanakkale!
Gül kokulu diyardır şehitlerin mekânı
Şehidim, meleklerden müjdelendi hediyen.
Ecrini sunmak ister var mı bunun imkânı
Vatan, şehitlerine minnettar ebediyen!
Gök kuşağı nakşolsa makberin kemerine,
Bahreynî inci mercan işlense mermerine,
Sandukası arusek örtüsü sim işinden,
Zemini yâkut olsa kubbesi fil dişinden:
Şehadeti Tevhidle tattığı andan beri
Firdevs müjdesi alan ne yapsın ki makberi?
Şehide, Medinenin münevver bucağından
İki Cihan Güneşi yer vermiş kucağından!
Rahat uyusun diye uğramasın ihmale,
Gül-i Rana kokusu başkadır Çanakkale
Şükranla okunsa da şehitlerin destanı
Kan sızan hecelere kalem nasıl dokunsun?
Fatiha’yla duayla ruhların serbest anı
Sana ithaf edilip kaç bin kere okunsun?
Şehadete ererken duyduğun kutlu sesi
Alnına nurla yazdı meleklerin busesi!
Ey şehit, bilinir ki: Ölümsüzsün, dirisin,
Hakkın, Cennet müjdeli kullarından birisin!
Kanınla suladığın yere toprak denir mi?
Mirasın korunmadan hakkın hiç ödenir mi?
Vatanın şükranıyken utancı oldu harbin
Şehit sayısına bak: İki yüz elli üç bin!
İçli dualar ile kayıt düştü icmale
Her sayfası yakıcı bir ağıt Çanakkale!
Tarihe ebediyen vurulan altın mühür,
Sökülmeyen perçindir şüheda tılsımından.
Ey şehit, yerin Firdevs meleklerden tezahür
Tescil edilmiştir ki Cennet’in üst kısmından!
Öyle kutlu zafer ki düşündükçe vecd eden,
Melekler secde eder alnı kalkmaz secdeden!
Rengi kanayan lâlem şühedanla bakîdir,
Yazdığın eşsiz destan... Gerisi afakîdir!
İhtirasın esiri yedi düvelden düşman,
Gelibolu’ya ayak bastığına bin pişman!
Mücevheri bilmeden çakıl sanmıştır zahir;
Bastığı toprak değil, cevahirdir cevahir!
Hilâl gökte tutkuyla gülümserken Zühal’e,
Kıyamet kopana dek varılan son merhale:
Böyle destan bir daha yazılmaz Çanakkale! ...
İrfan Yılmaz
İrfan BEY
Kardeşim teşekkürlerimi sunuyorum bu güzel çalışma için....
İlk olarak söylemek isterimki.. ,
Muazzam bir kurgu var...
Duygu ve mana zenginliği yanındahece ve biçim olarakda
hem çeşitlilik hemde bir zenginlik var...
Çok güzel bir söz vardır...
Geleçekte iki noktayı bir araya getiremeyiz ama
Tarihte yaşanmış iki noktayı bir araya getirebiliriz...
Temennim odurki en azından bu sayfada bu aşıansı olduğumuz bu ve bunun gibi dizeleri çoçuklarımızada okutup , sevdirelimki....
İnşallah o günleri bir daha yaşamayız........
Tekrar teşekkürlerimi sunuyor.. Sevdiklerinizle birlikte sağlık , selamet ve afiyette olmanızı diliyorum..............saygıyla
Tek kelimeyle müthiş bir çalışma,değerli kalem İrfan hocamı tam puanımla can'ı gönülden kutluyorum,selam ve saygılar.
Bu şiir ile ilgili 186 tane yorum bulunmakta