On Sekiz Bin Kanatlı Mimber

Bülent Beyhan
1

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

On Sekiz Bin Kanatlı Mimber

Rab'den emir gelince o minik örümceğe
Ruhumun girişine geldi ördü ağını
Görünce o perdeyi aklım döndü geriye
Demek ki,eritirmiş bir mum demir dağını
Mağaradan çıkmıştım da nereye gidecektim?
Ne bir menzilim vardı,ne de bekleyenlerim
O çöl sıcaklarında buz kesmişti her yerim

Kerbela'nın günahı bile böyle değildi
Bu öyle bir suçtu ki, önünde şeytan eğildi.

Yüzüme kapanmıştı bütün kapılar bir bir
Ana,baba,arkadaş hepsi yalan olmuştu
Bende yıkılıyordu tuğla tuğla her şehir
Granitte boy veren çiçeğim de solmuştu
Benim bütün ailem yosunlu duvarlardı
Sönmüş fenerlerime yalnız onlar ağlardı
O kurşun gözyaşları yüreğimi dağlardı
Umut ekili bahçem şimdi talan olmuştu
Ana,baba,arkadaş hepsi yalan olmuştu
Yüzüme kapanmıştı bütün kapılar bir bir
Beni anlatıyordu yarım kalmış her şiir.

Nur üstüne nurmuş,son kapının ilerisi
Ney'miş bütün kainat,gürültüymüş gerisi

Çok cefa çekmiştim çok,bu günahım için ben
Sayamadım kaç kere yakıldım meydanlarda
Toprak almadı beni,kabul etmedi kefen
O kırmızılar var ya,kanımdı fermanlarda
O, ne hışımdı öyle,yoksa Mansur ben miydim?
Kabil'in beynini kemiren o ur ben miydim?
Dükkan dükkan sattım da alan olmadı beni
Öyle ya,kim alırdı bu kurtlanmış bedeni

Yedi evrenin sonunda Arş'ı Ala varmış
An geldi mi Azrail'e de bir sala varmış

Yollarım bitmişti,çıkacak son can gibiyken
Aslanın pençesine düşmüş kurban gibiyken
Bin yıllık cinayette parlayan kan gibiyken
Bağdat'ın ortasında soyulmuş kervan gibiyken
Akrebin zehrinde gizli derman gibiyken
Yıldırım'ın başında esen hüsran gibiyken
Karıncaya yenilmiş bir Süleyman gibiyken
İnancından dönecek bir müslüman gibiyken
Saatini kaybetmiş dul bir zaman gibiyken
Kömüre bile hasret bir buhurdan gibiyken
Dişlileri dökülmüş çarkı devran gibiyken
Örtüsünü arayan Ebu Süfyan gibiyken

Gel dedin Husameddin,her nasılsan öyle gel
Sırtındaki o yükle,elindeki pasla gel
Ruhundaki çamurla,kalbindeki sisle gel
Bırak,uğraşma kalsın,alnındaki isle gel
Kim dönmüş ki sen de dönesin bu kapıdan
Ne kirleri temizledi bu efsunlu şadırvan

Sultanım,sultanım,benim nur yüzlü sultanım
Hem etim,hem kemiğim,hem canım,hem cananım
Bir zerre nur patladı,seni görünce bende
Yıldızlarla donandı o anda asumanım

Ya Hayy seni bulana her su ab-ı hayatmış
Seni görmeyen göze ova bile sıratmış

Korkulukların bile tutmadığı bu eli
Harabe Kabelerin Sultanı tuttu işte
Recm edilmiş canların,cananı tuttu işte
Veremli ekinlerin Lokman'ı tuttu işte
Eritti beynimdeki o demirden heykeli
Ateş ülkelerinin hakanı tuttu işte
Korkulukların bile tutmadığı bu eli

O şadırvan beni de,beni de ak pak etti
Bir çaputu aldı da burçlara sancak etti

Ben de içtim o meyden bir kaç yudum olsada
Beynimdeki heykelle ben de yok oldum bende
Şirktim kendi kendime,şimdi tek oldum bende
Bir Menat'tım çamurdan,gel gör Hak oldum bende
Eridi kemiklerim,kanıma karıştı hep
Ey aşk,bir hiçim kaldı ona da olma sebep
Artık geçmez baharım çiçeklerim solsa da
Ben de içtim o meyden,bir kaç yudum olsa da

Beyaz kirlenince adına siyah derlermiş
Her yıldız kayışında kuşlar eyvah derlermiş

Yedinin içindeki tüm devletleri gördüm
Hepsi de semahtaydı ve de büyüyorlardı
Herkülanyum'da kopan kıyametleri gördüm
Yedi ölüyü gördüm,yedi beden içinde
Yedi bebekli beşik gibi uyuyorlardı

Yedi cüceyi gördüm,bir cücenin içinde
Yedi bin yıllık o sed yıkılıyordu Çin'de

Birer asa olurmuş merhametle her mızrak
Elmas bile içinde bir damla su saklarmış
Her rüzgar bir Leyla'ymış ve Mecnun'muş her yaprak
Her nehir en dibinde bir pusuyu saklarmış

Ne hazineler mahkum o kırık testilerde
Çiğner de geçersiniz.ne gökler vardır yerde

An geldi mi sur çöker,neler neler gelip gider
Bir çocuğun eliyle bir zafer gelip gider
Yukardan bir gök düşer,bir fener gelip gider
Masalını kaybetmiş bir ejder gelip gider
Kalbindeki kurşunla bir asker gelip gider
Zaferine mağlup bir serasker gelip gider
Madenine darılmış bir cehver gelip gider
Camekanını kırmış bir mermer gelip gider
Kum Yıldızından Ay'a bir neşter gelip gider
Savrulur ihramlar,bir İskender gelip gider
İpeklere sarılı bir keder gelip gider
Bir kılıcın ardından bir Hayber gelip gider
Açılır pencereler,perdeler gelip gider
Sırtında cesediyle bir beşer gelip gider
Yanar ölüler şehri,bir makber gelip gider
Bülbülden gülepdana bir haber gelip gider
On sekiz bin kanatlı bir minber gelip gider

Sultanım,sultanım,benim nur yüzlü sultanım
Sende gördün sevgiyle sünger olurmuş her taş
Çekermiş kuyudaki bütün kirli suları
Bir kaplumbağa nasıl yenermiş orduları
Bitince kalbindeki o kabuklaşmış savaş
Hem etim,hem kemiğim,hem canım,hem cananım
Sultanım,sultanım,benim nur yüzlü sultanım.

Bülent Beyhan
Kayıt Tarihi : 23.5.2008 09:42:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
ÖNCEKİ ŞİİR
SONRAKİ ŞİİR
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Feride Bektaş
    Feride Bektaş

    Üstat 'Kerbela'nın günahı bile böyle değildi 'oldukça iddalli bir anlatım.Kanlı Kerbela tarihen her döneminde yeni yaşanılmış gibi dimağlarda tazeliğini koruyup sürüp gitmekte ezelden ebede doğru.
    Şiiri öyle güzel bir akış içinde billurlaştırmışsınız ki insan ışıltısında kaybolup gidiyor.
    Yüreğinize ve kaleminize sağlık.Başarınızın daim olmasını diliyorum.Tam puan

    Cevap Yaz
  • Gül
    Gül

    şiirinizi çok beğendiğimi dile getirmek istedim...açıkçası dereceye giren bütün şiirleri okudum ve beğendim...yarışmaya bende katıldım ama sizin ve diğer dereceye giren yarışmacıların şiirlerini okuyunca benimkinin ne kadar basit ve yetersiz kaldığını anladım...bugüne kadar pekçok şiir yazdım şiire karşı bir yeteneğim olduğunun farkındayım ama sizin gibi çok daha iyi eser verenlerin yanında pişmek o kadar isediğim birşey ki anlatamam keşke böyle bir şansım olablseydi...tebrik ediyorum başarılarınızın devamını diliyorum.

    Cevap Yaz
  • İbrahim Necati Günay
    İbrahim Necati Günay

    Şair arkadaşı yarıştığım şiir alanında aldığı dereceden dolayı tebrik ediyor ve bir şiirimle selamlıyorum.
    Saygılar...

    Hoşgör Kumkapılı Şıngırdak

    Tıkır tıkır da tıkır tak
    açılın... geliyor Kumkapılı Şıngırdak...
    bu ses var ya,bu ses
    işte bu sese tav olur Kumka'nın gençleri
    bütün gözler döner Apti'nin yokuşuna.
    Bir altmış-bir altmışbeş boyunda
    ela gözlü,doğuştan sürmeli
    Beyoğlu kolyesi boynunda
    saçları belinde,kahverengi
    bir sağına bakınır,bir soluna
    elleri pamuk renginde,kokulu kalem gibi
    ellerini sorma
    Allah düşürmesin ahına
    vucut dersen o biçim,acı badem şekeri
    bir hatun iner sahil yoluna
    seke seke yürür,karıncalar yol verir
    tıkır tıkır da tıkır tak
    açılın...geliyor Kumkapılı Şıngırdak...
    indimi sahil yoluna,kahve rahat karışır
    garsonlar,müşteriler taş koyar birbirine
    sen misin Şıngırdağa yan bakan,,sandalyeler uçuşur
    balıkçılar yanıktır,ahhh çeker iskelede
    ağ'da duran balıklar hep denize kaçışır
    Kumkapılı Şıngırdak sağa sola gülünce
    yolda gezen gençlerin gözleri şaşılaşır....
    tablo güzel anlatamam sizlere
    görmeyen yabancılar,inanın aptallaşır
    tıkır tıkır da tıkır tak
    yanıma gelmez mi Kumkapılı Şıngırdak...
    göz göze geldiğimizde şimşekler çaktı
    bir güzel süzdü beni enine boyuna
    Şıngırdak bu kolay mı,birden beynim karıştı
    seyretmeye kalmadı doya doya,etrafımız o da ne
    bir
    baktım ki sarıldı,oğlum dedim kendini böylesine harcama
    kaçırmıyor gözlerini,ben baktım o baktı
    kız dedim sevdim seni,bende dedi,kekeledi
    sonra girdi koluma en güzel gelin adayı
    tıkır tıkır da tıkır tak
    yürüdük yol boyunca,seyrettik Marmarayı
    dedi adın nedir,dedim Gariban
    dedi garipmisin,söyledim zaman zaman
    dedim senin ki ne,dedi Şıngırdak
    dedim niye böyle,sustu cevap vermedi
    iki sigara yaktık,bir bana bir ona
    oturduk mu sahil yolunda bir çürük taşa
    ben çekerim, o çeker
    Allah çektirmesin derdi rahmetli peder
    Şıngırdak dertli kız be
    evlenivermiş onbeşinde
    aha bu,senin kocan
    vermişler palabıyık Recebe
    Recepten onbini alan
    al demiş al,tepe tepe kullan...
    bir sene,üç sene,beş sene
    sabır tükenip dertler büyüyünce
    bakmış ki boş yere üzülmekte
    vurmuş tekmeyi fakir gönlüne
    Recebin yazısı bu neylesin
    üçüncü karısıda böyleymiş
    boyun eğmiş Şıngırdağa
    git demiş git Allah belanı versin.
    Allah bu,kime ne vereceğini bilmiş tabi
    fakirin gözyaşı kara deftere kara kara dökülmüş
    ve tutmuş Şıngırdağın duası
    altı ay sonra Palabıyık veremden ölmüş...
    yirmibir de dul kalmak,hem de güzel olunca
    iyi olmasa gerek.
    yaşamak için sağa sola başvurmuş
    oysa,evet oysa
    böyle olmamak gerek kavonoz dipli dünyada
    bilememiş Şıngırdak,bilememiş dedim ya
    iyilik demiş,doğruluk demiş,namus demiş
    demiş,demiş de ne halt etmiş
    bir gece,hani o kapkara
    karnının en aç olduğu gece
    Beyoğlunda bilmem kimin evinde
    yemekle içtiği sekizinci kadehte
    evet,evet karnının doyduğu ve içkinin en nankör
    en namussuz olduğu gece
    herşeyini kaybetmiş...
    yuhh...be yuh...olsun o biçim duygulara
    bir insan böylemi düşecekti
    böylemi esecekti mutluluk rüzgarı
    hadi gelin,hadi gelin diyorum
    zincir vuralım kötülüğe,kurtaralım Şıngırdağı
    karalar sürmeyelim o güzel yüzüne
    itmeyelim dar geçitli yollara
    bağırmayalım arkasından''Orosbu''diye
    bak işte,gör işte
    bir tutam umut vardı ellerinde
    yaşıyorum diyordu hiç olmazsa
    ona göre ölmekmiş yaşamak...
    ötede,evet ötede bir yerde
    ''yaşamak güzel şey be kardeşim''diyor şair
    Şıngırdak kulak asmıyor böylelerine
    yaşamak ya da yaşamamak,ikisi de bir başka güzeldi
    ama en boktan gerçek,ortada durmak
    Şıngırdak gibi...
    bu şiir burada bitmiyor dostlar
    ben hep,
    kendi acılarımı anlatırdım.Ahmet,Mehmet,Ayşe örneği
    oysa,
    ne denli acılar varmış evren üstünde
    görmek istemezdim,
    ben,
    sen,
    o,
    biz,
    siz,
    onlar,
    Şıngırdağı ve nicelerini
    BİLMEK İSTEMİYORLAR.....


    İBRAHİM NECATİ GÜNAY

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)

Bülent Beyhan