On liran var mı?
“İsmet, on liran var mı? Yarın iade ederim.” diye odama girdi sevgili kırk yıllık eşim…
Pantolonumun sağ cebinde bir adet onluk, iki adet de beşlik banknot olduğunu biliyordum. (Gençlik günlerimde bilemezdim ;)
“Bak pantolonumun cebine.” diye cevapladım.
Yokladı ve de “Varmış. Dedi.
O on liralık banknotu alıp benim çalışma masamın üzerine koyarak:
“Haberin var; Pazar günü üç günlüğüne oğlum Can ve torunum Melis ve de annesi Handan ile Antalya’ ya uçacağız. O üç gün için sana yemek hazırlayıp bırakmak istiyorum. Lütfen bana bir kilo patates, bir kilo soğan, yarım kilo taze fasulye ve bir kilo taze barbunya al pazardan.”
Yutkundum ve de ısmarladıklarını bir kâğıda not etmek için tekrarlattırıp notumu aldım.
…
Yılbaşında biz zona hastalığına yakalanmıştım.
Beş ay çektim ve de son bir aydan beri rahatsızlığım geçmiş gibi idi.
Son günlerde sanki zona “ben buralardayım, fazla uzaklara gitmedim” dercesine sırtımı, bacaklarımı ve kulak içlerimi kaşındırarak kendisini hissettiriyordu.
Ya da ben zonanın kalıntısı olarak algılıyordum.
Bir ay kadar bu kaşıntılara tahammül ettim ama işkillenmedim de değil.
Doktora görünmeye niyetlenmiştim ve de eşimin on lira istediğinde ben hastaneye doktora görünmeye hazırlanmaktaydım.
Doktora göründüm, şikâyetlerimi ve de bu konudaki şüphelerimi kendisine aktardım. Kan ve idrar tahlili için bir form doldurup “Pazartesi günü bu tahlilleri yaptır, ondan sonra tekrar görüşelim.” Diyerek beni uğurladı.
Cebimdeki eşimin siparişlerini yazmış olduğum not kâğıdının arkasına da kullanmakta olduğum ilaçların isimlerini yazmıştım doktora bilgi olsun diye ama doktordan çıktıktan sonra ilaçlarımın listesini göstermeyi unutmuş olduğumu fark ettim.
“Olsun.” Dedim kendi kendime. “Pazartesi bilgilendiririm elbet.” Diye noktaladım.
…
Arkadaşımın işleticisi olduğu evimize yakın çay bahçesinde ikindi ezanı okununcaya kadar vakit geçirdim.
Ezandan hemen sonra arabama atlayıp pazarın yolunu tuttum.
(Paran olacak da alış-veriş yapacaksın kardeşim.)
Cebimden not kâğıdını çıkarıp sipariş kalemlerini hafızama kaydederek pazarda dolaşmaya başladım.
İlk aldığım sanırım yarım kilo taze fasulye idi.
Pazarı şöyle bir dolaştım ve de hem fotoğraf makinemin bitmek üzere olduğunu bildiğim pilini bitirmek hem de birkaç poz fotoğraf çekmiş olmak için birkaç poz fotoğraf çektim. O arada patates ve soğan tezgâhı olan bir pazarcının bölgesinde olduğumu fark ettim. Bir kilo soğan ve bir kilo patates alırken; babasıyla birlikte tezgâhta hizmet veren onbeş-onaltı yaşlarında, göğüsleri belirginleşmiş kız çocuğuyla muhatap oldum. Pazarda gezinirken taze barbunya görememiş olduğum için kıza:
Buralarda taze barbunya satılan bir tezgâh da var mı? ” diye sordum.
Anlamadı ve sorumu tekrarlattırdı. Tekrarlayınca anladı ama cevabı:
“Ben taze barbunyayı da ilk defa duyuyorum. Öyle bir şeyi şimdiye kadar hiç duymamıştım.” Dedi.
Konuşmamıza kulak misafiri olan pala bıyıklı babası ile bakışıp gülüştük ve ben kıza:
“Hani şu taze fasulyeye benzer bitki.” Diye anlamasını sağlamaya çalıştım.
“Haaa; şu kabuğu kırmızı olan mı? Aha şu karşı tezgâhta var…” dedi gülümseyerek.
Gösterdiği yöne baktığımda gerçekten taze barbunya olduğunu gördüm.
Teşekkür edip barbunya tezgâhına yöneldim.
On-on iki yaşlarında bir oğlan çocuğuyla muhatap oldum. Barbunyanın fiyatını sordum:
“Üç milyon.” Dedi. (Üç lira anlamında.) Bana pahalı geldi ama başka yerde de bulamayacağımı düşündüğüm için bir kilo doldurmasını rica ettim.
O arada bu tezgâhın işgal ettiği alanda bizim Gaziantep’ de “yerli” denilen ya da “Sof” (Sof dağı yöresi) denilen bölgenin güzelim domateslerini gördüm. Bahse konu domatesler gerçekten güzeldirler ve de her zaman ele geçmezler. Evde de aynı domateslerden birkaç adet bulunduğunu bilmeme rağmen –paraya kıyıp- beş adet seçtim tabladan. Onu da tartıp getirdiğinde borcumu sordum: “Beş milyon.” Dedi. (Beş lira anlamında.) On liralık banknotu verdim. Ben beş lira geriye vermesini beklerken; çocuk önce kasalardan birisine gitti ve orada bulamayınca ikinci kasasına yöneldi. Avucuma tutuşturduğu beş lira değildi. Yirmi liralık bir banknottu…
Bana beş lira yerine yirmi lira verdiğinin farkında bile değildi…
Bir an tereddüt ettim. “Uyarmalıyım ve de geri verip doğru para üstü almalıyım.” Diye geçirdim içimden ama –ne hikmettir bilinmez- uyarmadan oradan uzaklaştım. Ben havadan onbeş lira cebime koymuş oldum ama o insanların bu onbeş lira için ne kadar çabalamaları gerektiğini de hesaplamaktan kendimi alamadım. Mehter yürüyüşü gibi; iki ileri-bir geri adımlarla ve elimdeki poşetlerle arabama kadar geldim.
Sürdüm ve de evime de geldim.
…
Mutfak tezgâhına çilingir soframı kurup rakımı yudumlarken bir taraftan barbunyaların çekirdeklerini çıkarıyor, diğer taraftan da hala bu fazladan almış olduğum on beş lirayı düşünüyordum…
Fasulyeleri ayıklarken de…
Bulaşıkları yıkarken de…
Soğanları ve patatesleri yerlerine yerleştirirken de…
…
Rahatsız olmuştum ama bu saten sonra geri dönüp parayı sahibine iade etmeye –ne yalan söyleyeyim- üşenmiştim…
…
22:00 Gibi yatağa başımı koydum. Kaçta uykuya daldığımı hatırlamıyorum ama şu anda uyanmış durumdayım, günlerden cumartesi ve de saat 04:02…
…
O pazaryeri Cuma günleri kurulan bir Pazar yeri. Bir dahaki cumaya bir hafta var.
Gitsem ve o çocuğu arasam ayni yerde ve aynı tezgâhta bulabilir miyim bilemiyorum. Deneyeceğim. Bulamaz isem; bir adet onluk ve de bir adet beşlik banknotu bu yazıma ekleyerek o çocuğa rastladığım bölgedeki bir yere bırakacağım.
Ancak böyle kendime saygımı koruyabilirim diye düşünüyorum.
Çocuğu bulursam; sorun yok. Bulamaz da ortalığa atıverirsem parayı kim bilir kimlerin cebine girecek ve de kim bilir o para ile birlikte yazıp da bıraktığım yazıdan kimler ne anlayacak ve de anlamayacak/anlayamayacak…
Günah falan diye değerlendirmiyorum konuyu. Bana yakışmayan bir çirkin davranış olarak değerlendiriyor ve de pişmanlık duyuyorum.
Benim adım İsmet.
Namus, arılık ve de iffet anlamlarına geliyor.
Bana yakışmadı ve de paylaşarak rahatlamak istedim.
Selam ve sevgilerimle.
İsmet BarlıoğluKayıt Tarihi : 5.9.2009 04:31:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![İsmet Barlıoğlu](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/09/05/on-liran-var-mi.jpg)
yüreğinize sağlık...
saygılar...
Bu güzel çalışma ile karşılaştım.
Tebrik ederim
Yaşayacaklarınız,
Yaşadıklarınızdan
daha renkli,
Daha hareketli,
daha bereketli
Geçmesi temennisi ile
Doğum gününüzü tebrik eder
Sağlık
Afiyet
Başarı dolu bir ömür
Yüce Rabbimden niyaz ederim
Osman ERDOĞMUŞ
SAKARYA
TÜM YORUMLAR (3)