Kırk yaşıma kırk bin yas sığdırdım
Ölümü kıskandığımda ekinlerin teriydi güz
Paslı kılıçların kaderiyle dövülmüşüm aynı suda
Kuşların kaçışımıdır yaramı çağıran yüz
Yemin içilmiş nice hicretler geçtim sürgünsüz..
Saçımı ağırtan kitapların arasında saklandım
Safımı belli etmek içindir ötekine surat asışım
Kırık levhaya yazılmıştır bundan sonram
Çünkü bundan sonrasıdır omzumda erbain
Kırk yılını ben saydım, kırk gününü anam…
Fesleğenlerin kıymetini ellerim verdi her sabah
Tükendiğimde bir başkası olmamak için sustum
Gündem asıyorlardı kapılara, bacalarda sırılsıklam günah
Başa kakmak için özetlerken insanlar birbirini
Endişeyle çay içerken anlayabildim kendimi.
Kırk yaşıma, külden kırk merdiven dayadım
Annem saçlarımı taradığında gül toplardı gözleri
Sıkılırdım her gece aynı yıldıza sarılmaktan
Şimdi her gün kırılır kalbimin daldan kemikleri
Kapımı çalan ses, ete kemiğe bürünmüş urgan…
Necati Atilla Soykan
Kayıt Tarihi : 4.7.2023 18:02:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!