dik bir tacın,
asilzade yokuşlarıyız aslında,
ne üdüğü belirsiz,bahtsız;
seni gördüm bilmem kaç yüz kilometre yürüdüm
asfalt yollar stabilize duygular barındırıyor
seni sana bir gül özlemi ile sarıyor
seni tanıdım bilmem kaç bin çiçek göğsümde tek tek açtı
sonbahar mevsimleri tanıdı
gök seni ihtilale çağırdı
ben seni seversem şair olurum kelebeğim
atlarım olur beraber sana nal salarız
sırtında sucuklu yumurta yapar
karnımızı doyururuz
ben seni seversem atlarım aç kalır
beni de sevmez artık fıstıklı cezeryem
acıya susamış kuş gibi
yasaklar içinde dilsiz kalıyorum
sana dokunmak isteyen kuş gibi
umutsuzluk kavşağı doluyorum
kalabalık bir kuş yuvası gibi
sen alimünyum folyo ile kaplanmış bedenini
ürkek denizlere bırak
açar sol yanında
her yanı bandajla sarılmış çiçekler
kavanozlara saklanmış duygular
birgün çıkacak gökyüzüne
uykusuzluktan çok büyük kaos çıkar
benden sokak arasına girmiş kirpi
iğnelerimi firlatırım göğe
mendil satan emekçilere
birer bisiklet oluveririm
ben seni vişneli kekler gibi oturtuyorum böğrüme
yalnızlık bir bazuka misali oturuyor göğsüme
ben yalnız ben gölgesiz ve de karanlık
sokak ortasında oturuyor
uzayan bıkkınlığın sonsuz damarları
büyük bir iştahla özlüyorum seni
ben yalnız ve agnostik bir adamım
geceyi ve şiirleri çok severim
şiir yazmayı bilmem
kadınlara hiç yazamam
güneşe yıldızlara şarkılar yazarım
karanlık bir adamım
bir adam çok umursamazdı
ata biner saat takardı
kafasına cemreler düşer
ilaç kokardı
bir kadın çok kırılmıştı
gün çok erken aydı bugün
sinirleri saran gecenin iltihaplanmış şakayıklarından aydı gün
ben siyah vals gecesinin
aynı morgda iç ahengi bozan sendromum
içinde binlerce ölünün seviştiği morg
yatağımın en destansı eros masallarının öykücüsü
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!