Ömür Bey 'le İlkbahar Konuşmaları

Sümeya Bertan
38

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Ömür Bey 'le İlkbahar Konuşmaları

Ve ilkbahar geldi Ömür Bey. Dünya aydınlık sabahlarına kavuşuyor ışıl ışıl. İnsanın içini ısıtan güneşin seferi var göğün maviliğinde. Ağaçlar ha çiçek açtı ha açacak. Yağmurdan sonra ebemkuşağı yokluyor retinasını insan gözünün. Ümidin bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir sevinç akıyor damarlarımda. Kalbimin üstünde binlerce kelebek kanadı... ve yüzüm ömrümün atlası düzlükleri mücadele, yükseklikleri tehlike, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir anılar atlası. Hayat saf kötülük değildir ve yaşamak zorunlu mudur Ömür Bey?

Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti sana? Acıyı görmeyen, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan halden ne anlar? Bir ilkbahar düşün ki Ömür Bey sert bir kış atlatmış, boranlarda savrulmuş, çamurlarda sürünmüş, bitişi göze almış ama yine de başlamış. Yaşamı düz bir çizgide tutabilmek mümkün mü? Yaşamak zorunda olduğum şunca yılı aykırı uçlar arasında gezinip geçirdim. Tanılar aldım, ilaçlar içtim, alışkanlıklar edindim, dayanamadığım şeyler oldu ama devam etmek bakış açını değiştirmekle mümkün.

Güneş açıyor Ömür Bey, gökten değil yüreğimin karanlığından ömrümün ıssız toprağına. Ben sonsuz bir zeminde küçücük silik bir nokta gibi eriyip gidiyorum. Bu varolmanın dayanılmaz hafifliği mi?

Ilerleyelim,ilerlemek kazanmaktır biraz da. Başlamak bitirmenin yarısı, ilerlemek diğer yarası. Aslında her hikaye yarım kalır. Belki de bu hayatın anlamıdır: hikayeler. Belki de hikayenin kendisi yolda olmaktır. Biz ilerleyelim.Iinsan olmanın sorumluluğunu üstlenelim. Evlerden çıkalım, sırtımızın kamburu evlerden. Yollara düşelim, görelim tüm arka bahçelerini yerkürenin. Sahip olarak yaşamak bize göre değil. Geniş ufuklarımız olsun. Yaşamın binlerce engeli yığılsa da önüme sen yanımda olursan başederim her şeyle. Birlikte yenebiliriz, beraber seviniriz her küçük şeye. Ümitsizlik haram, yenilgi nasip, tevekkül eder geliriz üstesinden en acımasız şeylerin.

Yaşama sevinci adına hiçbir tutanağım kalmamışken ve ölümlerden dönmüşken sen çıktın karşıma Ömür Bey. Bir garip boşlukta çiviliydim günlerce beynimden. Sahi nedir yaşamın anlamı? Ben sordum, ben söyledim. Sen sustun, bana sordun. Geriye dönüyorum ara sıra yanıt aramak adına yüreğimin derin izler bırakıp ağır yükler aldığı zamanın bulanık sularına. Düşünüyorum umut karamsarlığın, sevinç acının azıcık soluk almasından başka ne ki? Yaşamsa gerçekle düşün acımasız bir savaşı,her şeyi içine alan kocaman bir yanılsama. Kaldırıp başımı yeşil gözlerine bakıyorum,değil mi yoksa? Senin bir cevabın olmalı mutlaka.

Hüsranla sönen umutlarım, gerçekleşmeyen düşlerim, sonu gelmeyen özlemlerim, enkazla biten beklentilerim oldu. Koşullarım beni oluşturdu, ben acılarımı buldum. Herkes gibi yaşasaydım eğer yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi avutmaya beni. Başarılarım da yetmedi kendimi göstermeye, varolmaya. Dar çevre yitiiklerinde önem kazansam da yetmedi yalnızlığımı örtmeye, anlaşılmaya.

Oysa ben bir seher vakti oturup pembe bir göğün altında seninle yeniden doğmak isterim. Öyle bir doğmak ki sonucu yepyeni bir "ben" e ulaştırsın beni. Kederli dünyama her daldığımda geri döndürsün beni. İçimizdeki canavarı anlayıp korkmadan utanmadan uzak kalabiliriz yapay yakınlıklardan.

Ayrılık içini dökmekten vazgeçmektir, susmak yalnızlığın ana dilidir. Ömür Bey bir şeyler söyle! İçim içimden geçiyor. Bana şimdi öyle bir şeyler söylemelisin ki durup dururken beni iyiliğe, sevgiye inandır. Yalnızım Ömür Bey. sıkılıyorum. Sularım toprağa sızıyor bak. Yüzümü geceler örtüyor. Binlerce taş saklanıyor içimde. Kim kimin derinliğini görebilir, hem hangi gözle?

Kendilerinin olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok konuşuyorlar ki... Bir söz insanın neresinden doğar dersin? Bedeninden mi, ruhundan mı? Düşlerinden mi, gerçeğinden mi? Ve kaç kapıdan geçip yerini bulur bir başka insanda? Yerini bulur mu gerçekten? Sözün değeri öğretilmeli insanlara. Her sözün her yerde sıradanlaştırılarak konuşulduğu bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne işe yarar ki? Kelimelerin anlamı, değeri bilinip söz söylenmeli Ömür Bey. İletişimin sözden, yazıdan başka yolları da var, hem kelimelerin kifayetsiz kaldığı yerde hem de kelimelerle birlikte kullanılan. Bir gün her şey daha yalansız, daha içten olacak mı Ömür Bey? Aslında bir bakış bile anlatmaya yeterken her şeyi, yarınlara bırakmayalım sevgileri.

Yeni bir şeyler söyle bana, ne olur! Kurşun aktı kulaklarıma hep aynı sözleri, aynı şeyleri duymaktan. Her şey belirsizdir ve bu güzeldir de örneğin. Kesinlik yoktur, olsa da çirkindir de. Sessizlik sesten- hele de popüler ve kof - her zaman iyidir. Felsefe iç zenginliği verir insana. Dünyanın ışıl ışıl açan aydınlık sabahları ve günün kızıl pembemsi tülleriyle örtünen dingin akşamları etkiliyor beni, heyecanlandırıyor. Anlık izlenimler sürekli görünümlerden daha hayat dolu ve gerçek, keyif verici, güçlü, uzun ömürlü... Peki hep anda kalmak mümkün mü? Alışkanlıklar öldürür güzelliğimizi, bize değişmek yakışır de.

Kimse düşlerine yetişemez ve kimse geçemez gerçeğini bir adım bile. Bu yüzden sıkıntı verir zaman kısa kalır, sonsuz olur insanın küçücük ömrünün içinde. Istemenin kuralı yoktur de. Açıklaması, sınırı, suçu yoktur.Istemek yaşamın kendiliğinden sonucudur. Ne haklı ne haksız, ne yerinde ne yersiz.

Biz hepimiz dikenli tellerle sarılıyız. Her ilişkide bir parçamız kalır ve kirpiler gibi değiliz de. En büyük hünerim kendime karşı olmak. Acı kaynaklarımı ben yaratmadım. Gördüğüm en sakin, huzurlu limansın.İzin ver demir atayım Ömür Bey. Adım küçük gökyüzü ve deniz. Şans getirirmiş olursa isimlerimiz sevdiğimiz. Şansa ihtiyacım var mı Ömür Bey? Veya şans yeter mi kolaylaştırmaya bu zorlu hayatımı? Çözeriz de, bu tam bilinç, derin yürek, devingen yaşamla!

Fazla bilinç bir hastalık mıdır? Ölümü bilerek nasıl yaşar insan? Geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür? Yaşarken öleceğini bilerek nasıl sever, nasıl ister, nasıl bağlanır, nasıl üzülür? Tüm mesele bilmek ya da olmak mıdır? Ölüm güneşi beklemek midir Ömür Bey?

Sars aklımın cılız ayaklarını! Uyandır beni! Değişik şeyler söyle ne olur! Yeni bir şeyler söyle hiç düşünmediğim, hiç bilmediğim. Yıldım hayatın kalıplarından. Beni duy ve anla.

Yağmur dindi Ömür Bey. Gökyüzü masmavi gülümsüyor yine. Doğa canlanıyor, umudun ucunu gösteriyor usulca. Şems iyimserliğinin ışığıyla ısıtıyor bizi. Ne rahmet! Bulutların rengi mavi - beyaz, yeryüzü rengarenk.

Gökyüzünü öpmek istiyorum Ömür Bey, gözlerimle değil dudaklarımla. Yoruldum bulutları yalnızca sisli havalarda yakından görmekten. Denizleri kucaklamak istiyorum. Ormanları ceplerime doldurmak... Delilik mi dedin? Kim bilir... Belki de yerde sürünmenin bir tepkisidir bu. Rüzgar da olmak isteyebilirim. Kim ne diyebilir ki?

Kimseler görmedi Ömür Bey, bu dünyadan ben geçtim. Içimde umudun kırk kilitli sandığı, elimde bir avuç düş kırıklığı, yüzümde bilmem ne adına benim olmayan garip bir gülümseyişle. Yerini bulmamış içtenlik, yanılmış saygı, karşılıksız sevgi ve bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin koordinat sisteminde. Çözemedim ömrümün çok bilinmeyenli bilmem kaçıncı dereceden denklemini.Midem bulanıyor. Ne zaman mideniz bulanırsa beni hatırlayın. Beni mide bulantısıyla, çözümsüz hastalıklar ve iç sıkıntıalarıyla anımsayın.

Malatya, ilkbahar, 2024

Sümeya Bertan
Kayıt Tarihi : 17.3.2024 19:43:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Şükrü Erbaş, Ömür Hanım 'la Güz Konuşmaları, nazire.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!