Ömrümüzün Yarısı Susku

Habibe Merih Atalay
496

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

Ömrümüzün Yarısı Susku

"Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor! "
M. Akif Ersoy

*

Yarını yok
Sustu
Kalem

Hangi susuş ilk susuştu bilmiyorum
Birinden bulaşarak başladı
Bir diğerine sirayet etti
En son
Kalem sustu

Yarısı susku

Canın ne zaman acıktıysa aradın
Aldın benden beni
Küçük küçük
Parça parça
Tırtıkladın sezdirmeden
Yüreğimdeki sevgi yağmurlarıyla
Hiç ıslanmadın bu yüzden
Karardıkça bulutlarım
Kaçı kaçıverdin

Canım ne zaman sıkıldı: aradım
Çağırdım ziyarete
Büyük büyük
Yafta yafta
Davetiyeleriyle yüreğimin hamurundan karılı
Hiç kale almadın bu yüzden
Sarardı soldu yapraklarım
Dökülüp hazan oldu

Bu havamın parçalı bulutlusu olmaz kader
Olamaz
Bu yüzden

Konuştukça kaçıyor avuçlarımızdan
Belki de avcılığın en dikkate şayan yanı
Bir husus da bu olsa gerek
Bir realite şov da değiliz

Somutlandırmamız gereken bir gerçek var
Ve hâlâ olmadı doğmadı burada güneş
Onu oluşturmalıyım
Üstelik de bu ne bir rüya
Ne rivayet ne de bir şehri-efsane olmamalı
G e r ç e k t e n

Aslında kitleler için bir şey yapmayız
Tek tek bireyler için de bir şeyler yapmayız
Sadece kendimiz için yaparız işte bu gibi şeyleri

Ve bu bakış herşeyi birden bire değiştiriverir

Birinin kendisi için iyi bir şey yaptığını gören bireyler
Onun takipçisi olurlar
Ve bu kitlelere sirayet eder

Şimdi onca sanatçının takipçilerine bi bakalım

Sanatçı doğrudan doğruya hangi birine seslenir
Hiçbirine
Niye
Çünkü muhatabı kendisi
Olunca
Bu da herkese demek

Kendine sesleniyor ve kendini oynatıp zıplatıyor aynanın karşısında
Onun derdi ne şiir ne de kitle sahnelerde arenalarda

Derdi şiir olmayanın derdini şiire dökemezsin
Derdi kendi olmayanın şiiri de olmaz

Onun tüm derdi kendisiyle
Budur izlenen kitle tarafından

Sanatçının kendi kendine dert yanması
Ki sanatçı bu izlenceye izin verendir
Kendini -kendine eğlencesinde-
Teşhir eder - paylaşır milyonlarla
Kendi arzusuyla

İşte budur sanat
Budur sanatçılık

Paylaşmasa ne yaptığını bilemezdik
Bilemezdiniz zira
Dolayısıyla onun kendine hitabının kitabını okurken
Kendimizi de sanatçının yerine koyar
Oranın ve orda olanın
Kendimiz olabilmeyi deneyimleriz

İşte bu dilek
Seyircilerin seyirciliğini onaylar

Seyircilik olduğu müddetçe sanatçılık doğar yeni yeni ufuklardan
Sanatçı kendini eğlendirebildiği müddetçe sanat
Sanat bu eğlence sürdüğü müddetçe sanatçı var eder

Hiç kimse kimseye durup duruken
'Hadi beni eğlendirsene' talebinde bulunmuyor bu yüzden
Bulunamaz

'Hadi bize bir taklit yap' dendiği noktasında
Sıvışacak delik arar sanat ve sanatçı
Çünkü ikisi de kendinin eğlencesinden
Kendinden başka birilerinin söz sahibi olmasından
Hoşlanmaz mutlu olmaz

Bu onu eğlendirmez çünkü
Memuriyet girmeye başlar araya
Sözleşmeli sanatçı personelliğine değin uzanır
Bu nedenle oyunculuk zenaatı bir sanatçılık değildir
Keza
Oyuncular sanatçı değillerdir denilemez elbet
Ne de oyuncular eğlenemez de değildirler
Onların da sanatçılıkları ve eğlenceleri mevcuttur
Ama bunu ancak provalarında izleyebilirsiniz
O ilk yaratma aşamalarında
O ilk doğaçlamalarında vardır
Eğlencesi ve hakiki sanatı oyuncunun

Oyun seyirlik aşamasına değin işlenir ve parlatılırken
İlkliğin verdiği coşkuyu büyük ölçüde yitirmiş
Ve kaybetmiştir sanatçıyı da.. sanatı da
İşte bu bıçak sırtıdır
Gönüllüce uzanılır oraya

İzlenenin sade ama eğlencesi tüketilmiş
Bir virtiöziteden ibaret olacağını
Oradaki şahsının bir bant kaydından daha fazlası olamayacağını
Bilerek -şüphesiz- Ah -sanatçıdır- bunu yapan
Muhakkak sanatçıyızdır bunu yaparken
Kendini bu derece katılaştıran
Bu derece mekanikleştiren -manikleştiren-
Ve leş'leştiren ve de eleştiren
Yine de sanatçılardır
Bunu da yine idealize ettiği o sanat adına yapar durur
Ve de durudur bi bakıma bu hali -saftır-
Biz de başından sonuna onu sanatçı kabul ederken
Kendi kendine yaptığı bu işkenceyi
Sanat olarak yutarız -çünkü- safız

Eh. Artık yetişemiyoruz zamana
Gördün mü bak!

Amaan boşversene!
Kimin umrunda ki benim düşüncelerim?
Kime göre daha iyiyim bir diğerimizden
Kime göre?
Bir milletin sözcüsü olmak kiiim ben kim?

Ama akla takmışım kancayı bi kez

Canın ne zaman acıktıysa aradın
Aldın rızkını benden
Küçük parçalarla da olsa
Tırtıkladın sezdirmeden

Yüreğimin dinmeyen
Sevgi yağmurlarından kaçarsın şimdi ha!
Karardıkça bulutlarım
Islanmadan sıvışıvermenin yollarını ararsın

Ne zaman ki canım sıkıldı
Anladım ki sen
Çağrılmadan gelen hep sen
Gelmez oldun uzun zamandır
Soyunarak dilim dilim hazırladığım
Benliğimin ziyafetlerine!

İlkin hangisinden bulanmaya başladı bilmiyorum -unum-
Susuşun rivayetine

Üç mü Yedi mi tepeliğimden mi
Dağ'lığım dan mı, Lale'liğimden mi
Uçuşumun kadrinden mi kartallığımın
Kanaatlerimin yeknesaklığından mı
Kanayışımdan mı mor mor
Mor menekşe mor sümbül mor bağım'sızlığımdan mı

Susuşumun risalesindeki mor mürekkepli
Dolma kurşun kalemimden son buldurdun
Susuşumun suçlusunu

İlkin hangisine bulaştıysa bu cinai niyet
Yapraklığımın çiçekliğimin böcekliğimin
Susuşunun suçluluğundan mı

Yarısı suskun yapısı susku
Yarası süngü yarını yarım
Kalan yarınımdan son bir kalem kalmıştı susmayan
En son
O da
Kalem de sustu

En son
Son kalem de
Sustu

Yarını yok bu havanın
Parçalı bulutlusu olamaz kaderimin
Açık apaçık lacivertine karısıyım denizin
Gerisi -grisi sonsuz - tonsuz- bir ses izliğinde izcisi nevbaharım

Kendini eğlemeyen başkasını neyler?

Bu baş - kası
Nasıl çalıştırılır başka türlü?

Bu sana son meramım
Son merakım bumerangım
Bu seni son fırlatışım
Son arayışım

Son merhabam
Son hoşçalım

Biliyorum
Kayıtlarından sabahın bu vaktini siliyorum
Siliniyorum sabahından
Ben çalıyorum ecelimin kapısını alelacele
-Çıkarıyorum- bu yarıştan
Çıkıyorum arkadaşlığından ilelebet
Yaşamın hafızasından -bu günümü-

Sadece bunu bildireceğim ki şunu bileceğim
: Bileyeceğim diye bir sen yok
Ve hiç olmayacak bu defterde

Boşluksun bundan böyle yokluksun
Ve ben neyin boşluğu ve yokluğu
Olduğunu -bile-rek düşünmeyeceğim
Çünkü hatırlatmayacağım
Çünkü bu anektodu da
Kale almayacak bu zihin
Böyle bir yazıyı karaladığına dair
Bir daha dönüp bakmayacak
Söz veriyorum kalem!
Çınlamayacağım kulaklarında
Tıngırdatmayacağım söz kalbini

Çünkü zaten dünyaya teğet geçip gideceğim

Bu sana son umarım
Vuruluşum anlığından
Yatıyorum

Habibe Merih Atalay
Kayıt Tarihi : 10.9.2013 10:15:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


‎ 10 ‎ Eylül ‎ 2013 ‎ Salı 10:13:47

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Habibe Merih Atalay