Zindan diyordu kimisi
kimisi de mapushane,
benim ömrüm geçti
kahve ile soğuk dilimlenmiş
tatlı kavun lezzetinde,
İstanbul'un serin ikliminde.
Rüzgar ağaç yapraklarındaki
yağmur sularını dökerken yerlere,
ceketimin düğmeleri ilikli
ve ben
gezdim sahili.
Yağmur bulutların arasında gizli,
telgrafın tellerimi kaldı
kuşlar konsun.
İstanbul'a kış geldi,
sobalarmı kaldı ki kurulsun.
Sandallar kıyıda sallana dursun,
ben gidiyorum evime
ellerim cebimde.
Yürüyerek gitmek istedim de
yürüyorum.
Şarkı söyleyeceğim çalkalanan denize
alişimin kaşları kara
şarkısı gün akşama dönerken söylenir
bilirim.
Onu söylemeyeceğim.
Bir ilkbahar sabahı desem o da olmaz
güneş batmak üzere
hafif de rüzgar var.
Ağlar gezerim sahili desem;
Ağlanacak ne var?
En iyisi 'hava ayazmı ayaz' diyeceğim.
İstanbul'un ayazı da ayazmı be
siz Isparta'nın ayazını görün
kulakları çatlatır,
güle kokusunu katan ayazlar.
Hiç bir şey boşuna değil.
Hatta hiç bir şey.
Kayıt Tarihi : 3.11.2006 21:47:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (2)