ömrüm bir sürgünsün kendi krallığında
hileli bir oyundasın anlıyorsun
dalgınsın
dalgınlığın her şeyin farkında
yorgunsun kapanıyor gözlerin
direniyorsun nedense bir çocuk gibi
huysuz bir çocuk gibi uykuya
bir gece baskınında yağmalanmış
yakılıp yıkılmış evin
geç vakit uyanmışsın
elinde bir kırık testi
izini sürüyorsun felaketin
hiç haber yok dostlarından
bir karanfil kokusu var
bir serçe kımıldıyor sanki
çocuklarını arıyorsun
kızgın küller
yıkıntılar arasında
ömrüm yaralısın
yaran hançerin farkında
son kez geçiyorsun bir aynanın önünden
gençliğinde serinlediğin bir gölden geçiyorsun
eğiliyorsun, gölgeler çiziyorsun suya
ne göreceğinden eminsin
bir salkım söğüt bekliyorsun karşılığında
gülümsüyorsun, çünkü korkuyorsun
daha önce sakladıklarını söylüyor ayna
ömrüm yolların kaybolmuş senin
sen kaybolmuşsun dik bir yokuşta
bir yanın kayalık, uçurum bir yan
dalgınlıkla girdiğin bu son patika
nereye çıkar hiç bilmiyorsun
hepsi sisler içinde
özlediğin bütün vadiler uzak
bir dağ aslanı kadar yalnızsın
kim bilir neler anlatıyorsun
seni hiç tanımamış
taze yaban güllerine
öyleydin, yaban güllerine benzerdin
sen güzeldin, acıydı yemişlerin
tırmanıyorsun bir tepe
sonra bir tepe daha
güzel bir ikindi vakti
buradan her şeyi görmek mümkün
ömrüm bir sürgünsün kendi krallığında
elinde değersiz bir çıkın
direniyorsun uykuya
Kayıt Tarihi : 16.7.2005 13:15:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Dalgınsın
Dalgınlığın her şeyin farkında..
ortak teşhis sanırım pek çoğumuz için..
Bu dizede sürgün kelimesini(Ola ki şair dahil) kime sorsak mehcur,tehcir edilmiş,hicret ettirilmiş anlamında anlar..
Ama kelimenin bu osmanlıca karşılığının türkçeleştirilmiş anlamı yanında bir de türkçe kendisine mahsus bir anlamı vardır,bilirsiniz..
Dalların sürgün vermesi'nde kullanıldığı şekliyle..bir dirim belirtir o zaman kelime..
Dolayısıyla bu durumda Şairin içine yönelişini, dış şartların tehcirinden çok kendi doğasının bir içe doğru filizlenmesi şeklinde algılayabiliriz.
Gerçekten de Şairin ''iç dünyası'' çocukluğunda kurduğu veya tevarüs ettiği iç dünyası aslında soylu bir dünyadır diyebiliriz şiirlerinin bütününe baktığımızda..
Bu soylu dünya; bir yerleşik toplum, yerleşik bir mimari kokusu taşıyan bir soyluluk hissi verir bana..
Göçer uygarlıklarındaki soyluluk anlayışına zıt değilse de farklı gelir bana bu soyluluk anlayışı..
Bir kere daha dolayısıyla diyerek devam edersek söze, şairin içinde kurduğu dünyanın ''krallık'' olması bir saltanatın ve saltanat figürlerinin(bir dağ aslanı) izlerini taşıması beklenen bir durumdur.
Bir saltanatın emniyetinin olmamasını neye bağlıyoruz peki
Gülümsüyorsun, çünkü korkuyorsun
Daha önce sakladıklarını söylüyor ayna
Bu krallıkta,Kral kimdir
Bu krallıkta tebeadan birisi hissini veren şairin aynaya sakladığı korkular..suyun yüzüne çizdiği esrarlı çizgiler nedir..
Şair krallığına geçişinin şifresini dalgınlık olarak işaretliyor..
Dalgın ın halini düşünüyorum..
Küçükken belki bir kitaptan okumuştum hatırlamıyorum şu an ama şöyle bir hali yaşamıştım..
bir öğle vakti güneş dimdik tepemde bahçeye gidiyordum.. Yolda gölgemin başına basabilmek için zıplıyordum.Kuvvetli ihtimal ellerim ceplerimdeydi..
Bu yüzden olsa gerek dalgınlık, hep bana kavramak ele geçirmek ihtirası olmadan ama iddiasızlığına karşılık,bir şeye bu ihtirastan daha aşırı yoğunlaşmak olarak gelir..
Biliyorum yazdıklarım bir sürü soru işaretiyle dolu...
Ama ne yapabilirim ki şiir de öyle yapmış
Ben bir gün, yeni bir dalgınlıkla yeniden bu şiire girdiğimde bu krallığın bakalım hangi taraflarına hayran kalacağım...
Elinde değersiz bir çıkın
Direniyorsun uykuya
kutlarım...
TÜM YORUMLAR (10)