artık canım yanmıyor;
nasırlı öznenin kaynattığı virgüller
cümleye bir müdavim arıyor.
cumartesi yağmur yağmıyor ve damarlarım
bir tek bana ait
onu da
metrekaredeki her adımda
layıkıyla
koruyorum. soyadım gibi.
damarlarım,
soyadlarımdan daha bencil çünkü
soyadımın sahibi ölse bile ki
öldü saatler önce, belki de yağmurda görünmediği için kaybetmiştir annem
yine de yaşıyor soyadım her metrekarede.
mamafih
damarlarımı kimse tanımıyor,
ayna görmüyor
yağmur ıslatmıyor
yalnızca yağmur damarlarımı silmeyi tanıyor.
ve pastel
her bir yeni damar eklediğinde bileklerime,
kaosu yakalıyorum layıkıyla.
sonra
kaos içinde yok oluyor babaların kurganları
ve onu takip ediyor soyadı.
ama insan yine de hiç damarsız kalmıyor.
ve bir gün
bu kente; sel geliyor,
sanskritçe maktüller
yanık teessürler
havada uçuşuyor, kediler ıslanıyor ama
kediler ölmüyor ne soyadları
ne de babalar gibi
işte o zaman;
daha koyu çizdiğim pastel damarlar yine siliniyor
geride bir nesne duruyor
özne gözükmüyor, yine siliniyor
ve evrenden geriye
sadece ağaç kalıyor.
Marco Kilisedeki Tiryaki
Kayıt Tarihi : 1.1.2020 12:32:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!