Tramvaylar dursa, kapıları açılsa,
Kalabalıklar halka karışsa
Halaylar meydanlarda halkla buluşsa
Gökyüzünden çiçekler yağsa
Hüzünleri, kahkalar oyunlar bozsa
Bundan çok önceleri tavanı kararmış hücremde
Nemli yorgan altı nemli çarşaf üstü üşürken
Kimselere görünmeden çaldığım,
Kenarları bakmalar eskisi,
Kenar köşe saklamalar kıvrığı,
Heyecanlı anlar yırtığı,
Akan bir gökyüzüne daldım dün gece
Martılar yüzüyordu sığ yerlerinde
Elimi daldırınca dağıldı akan bulutlar
Gökyüzü kızı olmayı dilerdim belki.
Sonsuz olabilseydim düşündüğüm kadar
Birgün seninle burada karşılaşırsak
Sisler dağılacak
Vagonların altından geçtiği bu demirler
Yokolacak.
Yokuşun başında karşıma çıkarsan
Nasıl bir resim çizerdin,
Karşına alsan beni..
Kaç renk kullanırdın mesela,
Gökkuşağı gibi doldurur muydum içini?
Siyahla beyaz olur muydu,
Su akıyor yatağında.
Trenlere biniyorum.
Yemek vagonlarında içiyorum.
Fabrikalar, rafineriler önünden geçiyorum,
Ateş kulelerine minik kalbine bakıyorum.
Nefret ediyorum,
Senden ve senin olduğun her yerden.
Nefret ediyorum,
Yüreğimden ve gözlerimden,
Seni yaşattığım her yerden.
Gelincik tarlasında buldular
Kalbinin her iki yanında iki büyük yarayla
Etrafta hiç kan yoktu.
Garipti öldüğü yer, garipti yarası,
Gördükleri ve görecekleri gibi.
Önündeki karanlık aydınlandığında,
Torpakları binlerce asır önce çatlamış,
Bitkilerin ruhlarının bile kaybolduğu,
Yakıcı rüzgarların yanağını ısırdığı,
Susadığın, nefes alamadığın bir çölde olsan.
Ilık yaz rüzgarında
Hatta bir sahil kenarında
Alımlı ama kıvrak bir kızın
oradan oraya savrulan sarı saçları gibi
sonbahar rüzgaları önündeki yapraklar...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!