Herşey gibi rakamlarda muhtaç bire
Bir olmasaydı eğer iki düşerdi yere
İsviçre
(Hacı müşerref kekeç anneme)
Her sabah aynı şuur'la.
Koyarken secde'ye başımı.
Seccadem bir sünger olurda.
Ne yakarak geçtiğim caddeler,
Ne de bileklerimde kelepçe,
Belki yüreğimde zincire vurulmuşluk,
Bilmem o da ne kadar dayanır.
İstanbul sen ne büyüksün!
Kuruyan dudaklarıma dudakların ab-ı hayat verse ne olurdu
Parmaklarından kansaydım doyasıya
Göz pınarlarında biriktirdiğin incilerle
Islatsaydın saçlarımı
Çatlamış topraklar gibi susuzluktan
Çatlayan avuçlarımda
Ve birgün güneşin doğuşunu
göremediğimde
Ve sıcaklığını buz gibi bedenimde
hissedemediğimde
Ve güneşin giremeyeceği derinliğinde
olduğumda karanlığın
Haremden bir otobüs,
Muavinden kolonya,
Adalardan vapur,
Boğazdan bir yürüyüş,
Üsküdar'dan dolmuş,
Tramvaydan bir bilet alacağım var.
Mekke o ruhumun sığınmak istediği kalesi
O medine gözlerimde bir peygamber sürmesi
İstanbul on dört asır önceden peygamberin müjdesi
Dönerek cenk ederdi yiğitler cennet kılıçların gölgesi
Güzelliğin sardı beni
O sözlerin okşadı
Seni gördükten sonra
Başka bir zevk kalmadı
Dolaşsam dünyayı yollar bitmez
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!