Dört nala koşar
Bodur ağanın atları
Nalı düşmüş kır yolunda
Taş tırnak ezer
Irgatlar nal gezer
İkinci at gelir
tek düze olsada yaşam yaşamdır
işin sırrı her renkte mavi yaşamdır
alış siyaha namahrem olsada yaşa
aldığın her nefes her rengi hisset geçirme boşa
kar tanesi kaçıyor benden bilmemki ne diye
konmuyor ak düşmüş saçlarıma yer yok diye
alıp okşamak istiyorum teninden
yıllarım gibi eriyip gidiyor bir bir elimden
ömrü başa sarmış gibi hissediyorum kendimi
üşümesin diye yırtığını diktim
açtı fermuarını üzerime işedi
görüldü utancı dişiydi
kurtlar güldü
günahsızdı yaratılmış
gardı düştü
Hazardanım
Kasıda üç keçi'm bir at'ım
Rahatsız eder tayanlar
Uzun sürer oyun
Geceye tıl kalmasam
Arşa erecek boyum
bak
toprağın dudağı çatlamış karnı aç
taş doğuracak karnı burnunda yamaç
vadiler yeşile kuşlar yuvaya muhtaç
çalış
Sarılı sırtına dünya
Taşır gücü yettiğince
Bıraksa yuvarlanır emeği bir bir
Dursa ezilir altında
Gözü gibi korur
Sanki iki takozda yük
ağla bağır
kükre azrail çağır
etkilenmem
kötü söz cürmünde parçalanır
artık gözüm kör kulağım sağır
git benden uzak dur
....................................
Unuttum her bişeyi.
Köyümün çiçeklerini bile.
Gene burcu burcu kokuyomu teni..
Ya elleri...Sarımı saçının teli.....
Kuşağı bağlımı belinde....
Gökteki yıldızla karışır sokak lambaları
Bazen yanlışlıkla patlatırım onları
Ayaklarım yere bastığında
Anlarım ki onlar can damarları
Tekrar yeşermez elbet dalından kopan yapraklar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!