Aslında aşkın adı da saklı, ruhu da. Gizlenmiş tüm
hayaller, görünmeyen suretler; beynimizin içinde yer edinmiş sanki.
Öyle ki: Aşkı arar olduk, sönmeyen aleve dokunurcasına.
Öyle ki: Değerlendi aşkımız, sevdamız, yıllanmış şarap misali.
Aşık olmayı hayal ediyorum. Gerçekten sevmeyi, bir umut beslemeyi, aslında kokusunu içime
çekmeyi, elinin elime değmesini hayal ediyorum.
Hayallerimden bir o kadar uzaklaşıyorum sanki.
Tam birini görüyorum. Diyorum ki; işte aradığım, aslında sevdiğim kadın bu olmalı. Kriterlerimi birebir karşılıyor. Düşüncelerimiz uymasa da bir şekilde orta yolu buluruz, ben fedakarlık yaparım o da fedakarlık yapar diye düşünüyorum. Ama yanıldığımı anlamam için o kişiye iyiden iyiye bağlanmam gerekiyormuş. Onu kaybettiğimde üzülmem gerekiyormuş. Kaybetmeyi göze alamayacak kadar bağlanmam gerekiyormuş. İşte tam burada sevdiğim kadın diye baktığım, hayatımın anlamı diye ifade ettiğim kişinin gerçekten o kişi olmadığını anlıyorum, aradığım kadın olmadığını görüyorum. İşte her sevmeyi hayal ettiğim, kriterlerime uygun gördüğüm kadının aslında o kişi olmadığını gördüğümde anlıyorum ki hayalimden gerçekten uzaklaşıyorum. Zaten ne zaman hayallerimize tam manasıyla kavuşabildik ki. İşte bu yüzden hayallerimizin aslında, imkansızlığında boğuluyoruz. Bu yüzden de o bağlandığımız hayallerimiz yüzünden hep acı çeken taraf biz oluyoruz. Bizim kötü bir niyetimiz yok aslında. Tek niyetimiz; gelecekte birlikte yaşlanacağımız, bir yastıkta mutlu ve huzurlu kocayacağımız bir eş bulmaktı. Ama maalesef buda hüzünle sonlandı.
Beklemek güzel,
Beklerken sabretmek güzel,
Güzel ama zor olan beklemek,
Bir martı, bir de uzaktaki o dairenin ışığı, benim tek ümidim oldu.
Ümidim her akşam yeşerir oldu o ışıkla. Gündüzleri martıların uçuşları;
ümidimi hep diri, canlı tuttu. Aslında kapalı kaldığım, tutsak olduğum bu yerde
Gecenin yorgunluğu üzerimden hiç kalkmıyor. Sanki rüyalarım beni boğuyor ve
uykularımdan uyanır gibi oluyorum. Gözümü kapatıp uyumaya tekrar
koyuluyorum.
Ama uykum çoktan bölünmüş ve gözlerim öyle bir sabit noktada, aralıksız
donakalmıştı.
Karanlık bir odadayım, (kuytudayım).
Yüreğimi derin bir hüzün kaplıyor.
Kurbağa sesleri etrafımda,sanki haykırıyor.
Kalbim yerinde durmuyor, durmadan çarpıyor.
Etrafıma bakıp duruyorum,
Yalnızlık vaktiydi benim gibi bir insan için
Bulanık bir sonbahar,karanlık bir kış vaktiydi
Nedeni bilinmeyen, sessiz bir ürperti: Yalnızlık Çığlığı
Zihinlerimizde hiç bitmeyen kabusun sesi:
İnsan yalnız doğar, yalnız ölür.
Ve bir anda kulak çınlaması;işkence sanki.
Adeta kinlerini üleşen topluluklar var. Nefisleri hakikati gizleme çabasında
Set çekilmişcesine görmezden geldikleri gerçekleri inkar yolunda
Uğruna canlarını ortaya koymaktan da çekinmiyorlar
Çöl sıcağı kavrulmuş yürekleri
Ateşin gölgesinde türlü türlü oyunlar kuruyor
Ve hile ile insanlığın varlık sebeplerini yok sayıyorlar
Unutmadım yüreğimde ağrı olduğunu, soluma yayılan sancıyı,
Sırtımdaki bıçak yarasını.
Unutmadım, göğsümde oturan o boz ayıyı.
Kalbim sessizce kanıyor sanki,
gökyüzü bana gel diyor nedensiz, yağmurlara aşığım damla damla akan sanki gözyaşım.
Korkmuyor da değilim ölümün gelmesinden.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!