güneş, üzerime bir kına gibi yığılmadan önce,
sanki bir yangın sarmış dünyayı,
sağıma bakarım, bir duman tüter gök yüzünde
soluma bakarım, yine bir sis örter evimin avlusunu
yinelerim seni içimden,
yıldızlar başıma dökülünce.
Omuzlarında gün saklamışsın,
Epeyce uzun bir gün.
Bir çılgının dokunuşuna sarılmışsın
Benden bıkmışsın da,
Aklında hala dün.
mevsimleri neden dörde bölmüşler ki?
yazın sıcağında kavrulurken seni seveyim diye mi ?
kışın soğuğuna rağmen seveyim diye mi?
sonbaharın tatlı esintisinde seni beklerken
baharın elçileri burnumu neşelendirsin diye mi ?
tanrılar bize mi karşı sevgilim
çevremde yılanlanmış insan duvarları.
zehirli cümleler altında,
kuru ağaç yelkovanları.
yolu bilinmez eski zaman kasabalarında
tam önümde yalancı çıkmazı.
Ölümün çaresizliği ve gidilen yolun belirsizliği.
Kafamda bazı geometrik hatıralar.
Karmaşıklığın içinde susuz bırakılmış sevgi.
Devrik cümleler ve bozuk kalıplar.
Eksik matematiğimle geldim sana,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!