Olymos’a yağmur yağıyor.
Akdeniz farkında değil;
ne kahve buğusu gözlerimin
ne de yosun tutmuş ayak tabanlarımı görmüyor.
Şu tepemde ki çınar ağacı,
yıpranmış ve ıslak yüzüyle bana gülümsüyor.
Kim bilir, onu kaç fırtına tokatladı
Kaç asra yalancı şahitlik yaptı.
Olymos’a yağmur yağıyor, saçlarıma kar.
Yüreğime toprak kokusu sinmiş, beni mi çağırıyor ne,
Oysa, bu yıl kış hafif geçti
Burnumda yayla çorbasının sıcak buğusu var.
Kulaklarımda; annemin kadife sesi;
“Çocuklar çorbanız hazır”
Onu ne çok özlemişim meğer.
Olympos’a yağmur yağıyor.
Ballerophon ve kartal kanatlı atı Pegasus,
bir tepenin yamacına sığınmış,
benim gibi yapa yalnız.
Kırık mızrağı yanında.
Bir daha Zeus’un uşağı olmayacağına yemin etmiş.
Chimeara’nın ağzından çıkan ateşi sönerse,
o da uçup gidecek Güneş ‘e..
Olympos’a yağmur yağıyor.
Doğa, bakire Meryem gibi saf.
Saçları yeşilden maviye akıyor;
Kıpır kıpır,
Ve çırıl çıplak..
Şu yosun tutmuş kayanın dibinde sarmaş, dolaş bir çift,
Islak dudakların da yağmurun şarkısını söylüyorlar.
Gök yere inse umurlarınde değil.
Hey! Kurban olduğum!
Akdeniz’in gözleri kör,
Akdeniz’in kulakları sağır,
Bu huyunu çok seviyorum.
Ah! Benim mavi tenli bebeğim.
Bana, bir de dalga dalga bağırmasan,
Sana “Cennetin çocuğusun” diyeceğim.
Kayıt Tarihi : 24.11.2008 20:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!