Hoyrattır bu akşamüstüler daima.
Gün saltanatıyla gitti mi bir defa
Yalnızlığımızla doldurup her yeri
Bir renk çığlığı içinde bahçemizden,
Bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan
Lavanta çiçeği kokan kederleri;
Hoyrattır bu akşamüstüler daima.
Zülfü kimi ayağın koymaz öpem nigârum
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Devamını Oku
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
ne güzel saygıyla
Işıklar içinde yatsınlar..
Hoyrattır bu akşam üstleri daima...
Gün saltanatıyla gitti mi bir defa...
HARİKA...NASIL SÖZLER BUNLAR...
İnsan günlük koşuşturması içinde kendini kaptırıyor. Ama gün bitip de akşam olduğunda yalnız kaldığımızda anılar canlanmaya başlar. Eski aşklar yaşanmış veya yaşanamamış, pişmanlıklar yarım kalmış şiirler, aşklar hepsi yeniden canlanır.
Ya sen! ey sen! esen dallar arasından
Bir parıltı gibi görünüp kaybolan
Ne istersin benden akşam saatinde?
Bir gülüşü olsun görülmemiş kadın,
Nasıl ölümsüzsün aynasında aşkın;
Hatıraların bu uyanma vaktinde
Sensin hep,sen, esen dallar arasından
....
ustanın kalemide bir başka anlatıyor hayatı
saygılar
Yedi ceddini biliriz, Evelallah!
Ya Efendimizin?
Biz şiire sevdalıyız. Şiir gibi şiire... Şair gibi şaire...
mükemmellik şiirin mecbur olmadığı halde üzerine biçilen bir elbise gibi… şairini zorlamadan çizdirir haritasını… madde ne kadar saf ise… ve halihazırda saydamlık ne kadar mecbur ise şiir salt kendi tuzu ile demlenir… ve o bitmeyen bir müebbetliktir ki… zalim bir pençenin uçsuz bucaksız alevine benzer… öylesine sıcaktır ki… ne yazan… ne de okuyanda derman bırakır…
Öyle veya böyle o…şairler kafası koparılacak gafillerdir…demek bile az kalırken şiirin vicdanı…yıkanmaktadır..kendi şer hamamında sessizce…
Sonra…
Bilinen hangi akşamdan aldılar sizi de..vuruldunuz ilahi sonsuzluğun evrelerinde…ne bir söz sıkılır dilinden…ne de kavline inanmış hasımsız…..bugün vardığımız şu zeminde inandığımız şiirin peşinden gitmeye kimse mecbur olmadığı halde…değişen dünyanın yasaları mıdır nedir..bizi nefessiz koşturuyor peşinden..kurtuluş gününün listesine adlarını yazdıranların aksine..sadece inanmanın keyfiyle söylüyoruz bildiğimiz duaları..ve sonrasında kendi rüzgarına ters esmeye başlıyor şiir…nedeni nedir diye sormadan avaz avaz bir ölüm örtülüyor üzerine..ve biz..bilmiyorum arkamıza bakmadan sadece yürürken..şiirin gücüne binlerce kez inanmaktayız…ve hele ki bu dili konuşup da hala şair değilseniz bu ne büyük bir ayıptır…şevkle ve saygıyla eğiliyorum üstat Ahmet Muhip Dranas
Bütün Türk edebiyatınını en güzel üç beş şiirinden biri.(Diğerleri 'O Belde,Mona Roza,Sessiz Gemi...'
İmge,ses,musuki,gerçeklik yerli yerinde.
'Türkçem benim ses bayrağım' denilecek şiirlerden.
Rahmetle anıyoruz ey güzel adam; iyi ki yaşadın ve bu güzel şiirleri miras bıraktın bize.
Her yönüyle ustalık dolu mükemmel bir şiir.Hakikaten yüzyıl bin yıl geçse de ölmeyecek bir şiir.Değerli şair Ahmet Muhip Dranas ruhun şad olsun.
Zamanın karanlık perdesi gizlice aralanır ve görünmeyen bir el uzanır, sünger çeker yaşanmışlaıklarla dolduradurduğumuz tahtaya.Unutuştur.İnsan unutur, vicdanın adaletli darağacında erdeme ters düşen ne varsa asılırken unutmak unutulmuştur
Bu şiir ile ilgili 59 tane yorum bulunmakta