O gün her zamanki gibi kitapçıdan kitabını aldı. Daha sonra günlük yapılacak işleri bitirdikten sonra küçük iskemlelerin olduğu duvarlarında hayatın tadını tuzunu anlatan resimlerin, renkli ve karakalemle yazılmış şiirlerin süslü olduğu kafeye girdi. Bugün yine yeni bir düşünürün ilk satırlarına başladı açık çayından bir yudum aldıktan sonra. Fiodor Mihayloviç Dostoyevski 'den Budala kitabını okumaya başladı. Zaman ilerledikçe sayfalar azalıyor, çaylar yenisiyle yer değişiyor, küllükteki sigara külleri ve üzerine sinmiş sigara kokusu her zamanki gibi artıyordu. Bedeni bu kadar çay ve çayın yanında gelen yiyecekeleri kaldıramadığı için lavaboya sık sık uğramak zorunda kalıyordu. Ve yine o duygu belirdi. Hemen kitabın arasına ayracı yerleştirdikten sonra lavaboya koşar adımlarla ilerledi. Bir güzel bedenini rahatlattıktan sonra yerine doğru ilerlemeye koyuldu ki az önce oturduğu iskemle ve kitabını koyduğu ufak masanın başında bir kadın oturuyordu. O da elinde bir kitap ve galiba uzaktan anladığı kadarıyla kitabı okumaya başlamıştı. Az önce oturduğu iskembeye doğru ilerleyip oturdu. İskemlede oturan kadın birden kitaptan kafasını kaldırarak;
- Merhaba iyi günler' dedi.
Kerem ise şaşkınlığını yüzünde hissettiği hafif bir ifade ile
' - Merhaba ' diye karşılık verdi. Karşısında oturan kadını tanımıyordu yahut bir zamanlar tanıdığı ama hatırlayamadığı biriydi. Tam kusura bakmayın tanımayadım? kimsiniz? diyecekti ki kadın hemen konuşmaya devam etti.
- Benim adım Nazlı. Kitabı fark edip oturdum. Budala kitabını dün bitirdim ve bu kitabı okuyan şanslı kişiyi görmek istedim.
Bu arada o konuşurken kulakları iyice açmış onu dinliyor ve bir yandanda şaşkınlığını üzerinden atmaya çalışıyordu. Karşısındaki kadını süzerken elindeki kitap dikkatini çektmişti. Oğuz Atay 'dan Tutunamayanların kırmızı kaplı kitabına uzun uzun baktı ve bu sırada şaşkınlığı biraz daha arttı. Kerem 'in yüz ifadesinin verdiği karşısında oturan Nazlı 'ya olumsuz bir ifade gibi gelmişti. Kerem yüzüne doğru bakmaya doğru kafasını kaldıracağı sırada.
- Sizi de rahatsız ettim. Özür dil..
lafını söyleyecekti ki Nazlı, Kerem araya girerek.
+ Bende kalkacaktım zaten ama sizi görünce şaşırdım. Budala'yı da yeni okumaya başladım. Bunu dün bitirdiğinizi söylediniz galiba?
- Evet. Okuması çok zevkliydi. Yazar yine yazılarındaki karekterlerini hep aynı düzeyde, alçakgönüllülük ve gurur düzeyinde toplamış.
O konuşurken tekrar onu gözlemleyecek fırsatı yakalamıştı. 24 ile 27 yaşlarında gibi duruyordu. Giydiği fistanlı etek, sıfır kol yarım kol bir tişört ve saçının bağlanmamış olması Kerem'i etkilemeyi başarmıştı.
+ Bende dün elinde okuduğunuz kitabı bitirdim. Kerem yüzünde beliren hafif bir gülümse ile onun şaşkın bakışlarını izliyordu. Az önce yaşadığı şaşkınlık Kerem'den alınıp Nazlı'ya verilmiş gibi bir duygu karmaşası ortaya çıkmıştı. Kerem bunu hissetmiş ve bu duygunun onda biraz gülünç hissi ortaya çıkarmıştı.
- Siz yani Tutunamayanları mı bitirdiniz?
Şaşkınlığını saklamaya çalışamaması Kerem'in karşısında duran kadına olan ilgisini daha da arttırıyordu.
2..
Konuşmalar birbini açmış ve zaman epey ilerlemişti. Kerem'in Nazlı ile olan sohbeti hergün yaşadığı hayatına biraz heyacan katmış gibi görünüyordu. Kerem annesiyle tek kalan ve mimarlıkta yüksek lisans okuyan biriydi. Kitaplara merakı yedinci sınıftayken çalıştığı sarraf dükkanındaki Ali amcasıyla uzun uzun kitap okumalarından geliyordu. O dönemlerde babasının kan davası yüzünden öldürdüğü hasmından kaçan Kerem ve annesi İzmir'deki uzak akrabalarının yanına kaçmıştı. Babası hapiste gecenin köründe aniden gelen kalp krizi nedeniyle ölmüştü. Ama hasımları kan davası gibi bahanelerle yıllardır Kerem ve annesini arıyordu ta ki bugüne dek.
O gün kanlıları Kerem 'i bulmuş ve takip ediyordu. İlerleyen saatlere kadar konuşmalar onu takip eden kişilerin de sabırsız hale getiriyordu. En sonunda içinde intikam duygusu olarak nitelediği duygusu küçük olanda tavan yaptı ve Kerem ile Nazlı'ya doğru ilerledi. Bu sırada da büyüğü de onu takıp etmeye koyuldu. Kerem'e yaklaştıktan sonra belindeki silahları çıkarıp nişan aldılar. O esnada onların ve etraftakilerin bakışların birden onlara yönelmesi bütün oradakilere korku ve panik haline düşürdü. Kerem ve Nazlı ne olduğunu anlamya çalışan yüz ifadesiyle onlara bakıyordu. Kerem kimsiniz demeye kalmadan küçük olanı..
÷ Ben babanın zamanında öldürdüğü adamın oğluyum.
Tekrar konuşacaktı ki büyük olanı konuşmaya başladı.
= Öcümüzü almaya geldik. Bugün senden babamızın öcünü alacaz.
Oysaki Kerem kimseyi öldürmemişti. Hayatında kimseye zarar vermemişti. Kan, öc, intikam vesaiere her ne kelimeyse hiç bulaşmamıştı. Karşısındakilerin kararlı oluşunu anlamıştı. Zaten bunun ilerde olacağını da hissediyordu. Annesinin onunla bu konu hakkında onlarca kez konuşması ve onun dikkatli olmasını söylemesi bu anın geleceğini ve bunun yaşayacağını biliyor olması bir engel teşkil etmiyordu. Bu yaşanan olayın kendisi ile alakasının geçmişte yapılan hatalara bağlı olduğu aşikardı. Peki ya Kerem 'in bu geçmişteki suçu neydi? Kerem bu konuşmalar sırasında masanın başında duran kitabını Nazlı 'ya uzattı. Sonra oturduğu yerden hafiften doğruldu kendini Nazlı 'dan uzakta bir yere doğru çekti. Ve bir sipermiş gibi silahlara doğru dik durdu. Sonra karşısında duran adamlara baktıktan sonra şunları söyledi.
+ Sizi affediyorum.
Silah ateşlenmeden ve hayata veda etmeden önceki son kelimelerini söyledi. Sizi affediyorum.
Kayıt Tarihi : 31.3.2018 04:34:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!