8 ya da 9 yaşında olmalıyım. O yıl sabahçıyım. Dedemin tabiriyle 'yarım'da bitiyor okul. Mahallenin uygun arsalarında çılgın maçlar için yeteri kadar süre var yani.
O gün okul dönüşü beyazlı grili bir güvercin çekiyor dikkatimizi. Arkadaşlarımdan biri 'kumru oğlum bu' diyor. 'Kumru' ne demek bilmesem de bayılıyorum bu uçmayan kuşa. Uçmuyor, çünkü kanatlarından birini çırpamıyor. Biraz da kan görüyoruz kanadının altında. Yürümeye dahi mecali yok. O tümsekte öylesine duruyor.
'Yukarı mahallenin bebeleri vurmuştur la' diyor bir arkadaş. 'Yok oğlum. Kedi kapmış bunu' diyor bir başkası. Benimse aklımda bir cümle: 'Ölür oğlum bu kuş.'
Arkadaşlarımdan birinin kurduğu 'pişirek mi la? ' cümlesiyle kulaklarım zonklamaya başlıyor. Sapandaki taşı sadece cansız hedeflere atabilen bir çocuğum zaten. O küçücük kuşu 'pişirme' teklifi beni çileden çıkarıyor. Arkadaşlarımdan kuşa bir zarar gelebileceğini düşünüyorum: 'Kimse dokunmasın. Ben ona bakarım.'
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta