Abanoz tabutumda bir kadavrayken açıldı gözkapaklarım. Gırtlağımdan
Fırlattığım çığlıkla kefenimi yırtmak, kefenimden çırılçıplak soyunup bir
Zombi kisvesiyle hortlamak istiyordum kabrimden(peki ölmüş müydüm? Tabuta Gömüldüğüme göre ölmüştüm de; solucanların kemirdiği gözkapaklarım toprağın derinliğinde demirden kepengini neden kaldırmıştı? ve toprağın ciğerinde oksijensiz nefes alıyordum da nasıl? Ve varlıkla yokluk arasında kazılan bir mezarlığa çırılçıplak gömülmek miydi ölmek? Ve kefeninden boşanarak zincirlere vurulup tabutunu kırmak mıydı dirilmek? derken mezarlıkta Kazma kürek sesleri abanoz tabutuma çarpınca; tabutun kapağını gıcırtıyla açınca; kelepçeli gardiyanlar zincirlere vurup beni; darağcında asmaya götürüyordu idamlık mahpus gibi; mezarlıkta gömülüyken darağcına iltica ne kadar da saçma dedim (ama zamanın akışı tersine işliyordu yani gelecekten geçmişe sıçrayan bir kurguyla akıyordu zaman)
dedim ama yanılmıştım belli;
o gotik mezarlıktan ayaklanan iskeletim,
gardiyan makamında darağcına giderken; iskelette
kemikler çatırtıyla çiftleşiyor; sertleşen kemikler etleri tekerrüren
giyiniyor ve etlere çürümüş derileri çiftleşerek geçiyordu.Darağcına
geldiğimizde; yağlanmış urganların ilmiğinden, dikiş iğnesinin deliğinden
geçen bir ipliğin şanıyla geçtim ve simetrik kavisler çizerek boşluğun
ateşinde pervanece dönendim. ölümle intihar arasına sarkaç sarktı bedenim ve darağcının altındaki tabureye bir kartal ihtişamıyla kondum geri (zamanın tersine işlemesinin cilveleri) kırık boyun kemiklerim, tersine sıçrayan zamanla onarılmış halde; maskeli pençelerden, askeri pençelere iade edildi. ortaçağdamıydık peki? (haydi ortaçağda diyelim ama mahkümiyet müsebbibi bilinmiyor olsun)
darağcından işkenceye uğrayacağım zindana voltaladık geri
(hafızanın kadrajında çekilen bir flashback değildi bu; bir kum
saatinde zaman tersine akıyordu) zindanlarda prangalar akrep
kıskacıyla bileklerime geçti; ciğerleri dağlanmış prometus gibi vuruldum zincirlere. mezarlıktan yırtmıştım en azından seviniyordum buna ama
gelecekte akıbetim neydi? Aman yani geçmişte? tutukluydum burada
idamlık bir mahpustum (asılıp gömüldüm de ordan biliyorum!) akreplerle
zindanda vuruldum zincirlere. zincir şakırtıları gövdemden taşarken,
zindanın kapıları gümbürtüyle açılırken; nöbetçi prangamı bileğimden
çözdü. Çözmesiyle gerigeri kabadayı voltamız yeniden başlıyordu(geç-
mişin hangi dilimine sıçrayacaktık, ne biçim işti bu aq! ama kademeli
bir sırayla sıçrıyordu zaman o kesin)
gerigeri voltamız yeniden başlıyordu; zindan koridorundan
geçtik; taşmerdivenleri çıktık ve şatonun avlusuna kadar
koridoru merdiveni, falan filan katettik. avluları,hendekleri,
mazgalları, kaleleri voltaladık gerigeri. en son parmaklıklı kapıların
kanatları açıldı ve şatoyu kilometrelerce karşımızda bıraktık. bu gaddar
gardiyandan ne vakit yırtacaktım? Taksiratım neydi de asılmıştım?
şato patikasından ormanların karanlığına daldık; dallanıp
budaklanan çığlıklar arasında, gardiyanla kelepçeli voltaladık geri;
korkunç cinayet çığlıkları kuytulardan mancınıkla fırlıyor; gelip
kudurmuş kasığıma konuyordu. Birden çözüldü kelepçemiz
(ama gardiyan hala gidiyordu geri) ve ben durdum! altımda
bir kadın cesedi vardı.Kaniçinde kasığından bıçaklanmıştı.
Kudurmuş kasığımdan kan katresi damlıyordu kasığına..
metalik bir bıçak ellerimdeydi; delik deşik etmiştim cesedini
yani zamanın akışı geçmişe sıçradıkça bu şiirden ben sağ
Çıkıyordum, kurbanımsa ölü. (zamanın geriye doğru akışı
Durdu bu arada)
ve zaman ileriye akmaya başlayınca cürmümeşhut halinde
bastırdı gardiyanlar
Kayıt Tarihi : 8.10.2013 22:14:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!