Ölümüne Özgürlük İçin Öldük Ve Sonra Otu ...

Birkan Akdoğan
55

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Ölümüne Özgürlük İçin Öldük Ve Sonra Oturduk Güldük

Günlerden cumartesi, bu gün benim son günüm. Bu gün öleceğimi biliyorum. Bu çok garip bir duygu. Bunu hiç yaşadınız mı? Gerçi bu duyguyu yaşasanız şimdi beni tanıyor olamazdınız. İçimde bayram sabahı heyecanı gibi heyecan var. Ama yetim bir çocuğunda burukluğu var. Garip bir tılsım. Kalbimin üstüne iğneler batıyor gibi.

(– Korkarsan ölemezsin. – Korkarsan ölemezsin.)

Aslında içim burkuluyor. Hava çok güzelmiş. Öyle demişti gardiyanlar az önce kendi aralarında konuşurken. Bu gün aslında güneşi göreceğim için de tuhaf bir sevinç var kalbimde. Buraya geldiğimden beri güneşi 40 kere gördüm. Kemiklerimi güneşte kurutmaya vaktim olmadı ama. Bu gün bunu isteyeceğim.

(– Korkaklar ölmez. – Onlar ölümsüzdür ama sen ölmelisin.)

Bu gün cumartesi. Güneşli güzel bir cumartesiyimiş. 25 yaşıma basalı 10 gün oldu. Son yılların en güzel baharı diyorlar. Yıl mı 1972. Hem de 1972 nin güzel bir Mayıs ayı. 25 mayıs. Sabah 07:00.

(– Korkarsan canın yanar yalnızca. – Büyük ızdırap.)

Tam 4 yıl önce yalnızca özgürlük demiştim tutuklu yaşantılarımız için. Tutuklandım. Tam dört yıl önce adalet elini gırtlağımdan içeri soktu ve söktü ses tellerimi. 4 yıldır 40 davaya çıktım. Yine 25 mayıs günü tutuklanmıştım. 21 olalı 10 gün olmuştu. 4 yılda bu rutubet çukurundan defalarca çıkarıldım gece yarıları. Belki yüzümün şekli çok değişmiştir yediğim yumruklardan, tekmelerden.

(– Korkularınla yüzleş. – Teslim etme yüreğini.)

İnsanın 4 yılda çok arkadaşı olabilirdi yani sıradan bir insanın. Özgür bir insanın. Benim yalnızca bir tane var bu tek kişilik hücrede. Onunla işkenceye maruz kaldığım bir gecede tanıştım. Ayaklarımdan asmışlardı beni. Ellerim arkadan bağlı. İpler ayak ve el bileklerimi kesecek kadar sıkıydı. Sürekli dövüyorlardı. Yüzüme inen ayakkabı, sopa ve demir çubuk darbelerinden kendimden geçiyor, soğuk bir suyun tesiri ile kendime getiriliyor, bayılana kadar tekrar dövülüyordum. Tam bayılmak üzereyken onunda tam yanı başımda baş aşağı asıldığını gördüm. Yüzü kanlar içerisindeydi ve gülümsüyordu bana. Gülümsediğinde eksik dişlerinin arasından dilinin bir kısmını çıkartıyor bana moral veriyordu. – Korkma diyordu.

(– Korku nedir biliyor musun? Korku yalnızca hayal gücüdür. Başka bir bokta olamaz zaten. Biz yani sen ve ben hayal kurmayız dostum.)

Özgürlük. Siz özgür müsünüz? Özürlü yaşantılarınızda, güneşi avuçladığınızda yahut yağmur ile yıkarken yüzünüzü özgür olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? Sokakta dolaşmak mı özgürlük, istediğin yemeği yemek mi, uyumak mı deliksizce, işkence görmemek mi, sex mi, şan – şöhret mi? Özgürlük ne? Siz özgür müsünüz? Bu kemiklerime kadar rutubet ve pislik işlemiş hücrede, dayağa uyanarak, kan yutarak, gözlerimi ve başımı eğmeden asla yere söyledim inançlarımı. Siz özgür müsünüz? Özgürlük ne?

(– Düşüncelerini söylediğin zaman korkularının üstüne gidersin. Düşüncelerini gerçekleştirirsen korkularını yenersin. – Korku ise bizim için yok.)

Bu gün cumartesi ve beni götürecekler birazdan. 4 yıl sonra saatin kaç olduğunu anlayacağım tamı tamına. Saat tam birde idam edecekler beni. Özgür, yani benim arkadaşım hani. O da benimle beraber can verecek. Sevinçli bu yüzden. Bende sevinçliyim. Buruk bir sevinç çünkü güneş kemiklerime işleyene kadar bekleyemeyeceğim. Bu gün sigarayı bıraktım sağlıklı bir ölüm için. Beni tebrik etmeyecek misiniz?

(– İp boynuna dolandığında sevdiklerin boynuna sarılmış gibi hisset. Seni öyle çok seviyor ki boğacak kadar çok sarılıyorlar. İnsan sevdiklerinden korkar mı hiç.)

Evet işte açıldı kapılarım. Karanlığa öylesine alışıyor ki gözler güneş ışığında kör oluyor.

(– Korkma.)

Bakımsızlıktan kürdan gibi kalan bileklerimi iple bağladılar arkadan. Son itiş kakış bu. Gardiyanların küfürleri ve alayları deliyor kulaklarımı. Gülüşlerini duyuyorum. Özgür yanı başımda ellerini kollarını sallayarak yürüyor. Ona git diyorum, kaç diyorum, kurtul diyorum gitmiyor. Kavgamız diyor kulağımı diğer seslerden muhafaza ederek, – Kavga senin değil hepimizin kavgası. Kaçmak korkakların işi. Korkma.
Ona her zamanki gibi hayranlıkla bakıyordum.

(Yol boyunca aynı ses – Korkma.) (– İşte bugün bunca düşüncenin özgür kalacağı gündür. İşte bu gün kazandığımız gündür. Ne için aç kaldık, ne için dayak yedik, ne için uyku uyumadık, ne için hasta olduk, ne için sevdiklerimizden vazgeçtik? Özgür bir insan olarak ölebilmek için. İşte bu gün bu hayalimiz gerçek oluyor.)

Başıma siyah bir çuval geçirdiler. İçim karardı. İçimi garip bir sıkıntı sardı. Karanlık olan bir yolda ilerliyordum. Bir tünel gibi. Bir çukur gibi. Gam ve keder sardı. Nefesim kesildi sıkıntıdan. Oysa onlar benim son nefeslerimdi. Özgür kulağımın içinde çığlıklar ve kahkahalar atıyordu.

(– Bu gün özgürüz dostum, buna inanabiliyor musun? Bu gün özgürüz. Hahhahahh. Özgürüz. Hahahah.)

Son arzumu sorduklarında, – Beni öldürecek adamın gözlerini görmek isterim, dedim. Başımdan çuvalı çıkardılar. Yağlı ilmek boynuma takılırken sevdiklerimi düşündüm. Bana sarıldıklarını. Bana çok sıkı sarılacaklarını düşündüm. Sevdiklerim tabi halen daha beni seven birileri varsa. Dua sesleri kulağıma geliyordu. Özgür kulağımın içinde korkmamamı söylüyordu. Korkmuyordum. Ayağımın altındaki taburenin ayağının teki oynuyordu. Dengede durmak zorluyordu. Karşımda yalnızca özgür duruyor, gülümsüyordu. Bende ona bakıp gülüyordum. Tekmeyi attıklarında tabureye, Özgür koşarak boğazıma sarıldı. Öyle sıkı sarıldı ki nefesim kesildi. Göz bebeklerime bir ateş çöktü ve gözlerim küle dönüyordu. Özgür kulağıma korkma ve sakın tepinme yoksa kaybedersin diyordu. Korkmadım, tepinmedim. Görüntü silikleşmeye başladı. İçim garip bir huzurla doldu. Özgür gökyüzüne yükseliyor ve çığlıklar atıyordu. Ben ona bakıp tebessüm ediyordum, ölüyordum. Son sözlerini işittim.

(– Özgürsün artık özgürsün artık. Kazandık. Biz kazandık. Boyun eğmedik. Hahahah)

O haklıydı kazanmıştık.

Özgürdüm. Özgürdük.

Birkan Akdoğan
Kayıt Tarihi : 15.3.2013 11:17:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Birkan Akdoğan