Birkaç gün geçmişti,
Sarı Ayşenin hazin hikâyesi üstünden...
Kız kardeşimin tavşan kanı çayını yudumlarken
Annem:
Gelin, hikâyemize devam edelim kaldığımız yerden! ..
Dedi...
Kısarak, düşüncelere dalmış gök mavisi gözlerini,
İçimi görür gibi, gözlerime dikti...
Sitem edercesine Sarı Ayşenin kaderine,
Devam etti, zehir zemberek sözlerine...
Ertesi gün, komşuları Kara Haydar,
Elinde oltası, balığa çıkar,
Sarı Hıdırın evinin
Biraz aşağısındaki dereye...
Yürür, berrak sularda yüzen
Özgür balıkları izleye, gözleye..
Birden, tuhaf bir şey çarpar gözüne,
Derenin kıyısında, sarmaşıklar içinde...
Merakını yenemez, çeker ayakları Haydarı,
Yaklaşınca biraz,
Bir dehşet sahnesiyle irkilir aniden...
Karşılar onu, Sarı Ayşenin başak sarısı saçları,
Otlara dolaşmış, uzaklaşmış renginden...
Şaşkındır Haydar, hiç bir şey anlayamaz,
Gözlerini ayıramaz, bu zulme uğramış bedenden...
Neden sonra,aklı başına gelir,
Gördüklerini köye haber verir.
Muhtar önde, köylü arkasında inerler dereye,
Sonra jandarma, savcı girer devreye.
Soruşturma biter, çıkar ortaya gerçek;
Kazara kıymıştır abisi Sarı Ayşeye,
Kanun, cezasını buna göre verecek...
Kendi kızını bir öfkeye kurban eden baba,
Vicdanen rahat edecek mi acaba? ...
Sorusuna cevap vermek, kolay değil annemin,
Artık faydası da yok Sarı Ayşeye
Yıllar sonra bunları düşünmemin! ..
Kayıt Tarihi : 17.6.2006 20:54:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yakın çevremizde yaşanmış bir hikâyeden mülhem...
TÜM YORUMLAR (2)