Yok olmak korkusunun ağır zırhlarına büründü,
Ve canı tenden çeken bir son nefes gibi,
Pişmanlıklar kılıcını çekti yine bugün,
Gaipten bir ses yankılanır ömrümüzün duvarlarında,
Zamanın herhangi bir anında,
Bir akşamüstü ya da bir sabah,
Azrail şarkısını söyleyecek dudaklarımızda.
Ölüm yırtılan takvim yapraklarında gizlidir,
Ve bir gün o yaprakları,
Senin yerine başkası koparacak,
Sonsuzluğun kaydına düşecekler adımızı,
Mermer işçileri hangi gün bizim için çalışacak,
Bizki bu ummanda bir sandal misali,
Limanda servilerin davetkâr sesi,
Ayağından tutulup fırlatılan bir çocuk gibi,
Hangi rüzgârlar bizi kıyılara çarpacak.
Ömrümüzün bakiyesi iflasa gider,
Yankısında hayatın sedalar diner,
Göğsümüzün üstünde bir fidan biter,
Yaprağına konup da seneler akacak.
Bir çığ gibi yuvarlanıp zaman uçurumunda,
Yokluklar ovasında ruhlar buluşacak,
Minarelerden yükselince sedalar,
Bilinmez ki bu ezanlar hangi Sala’ ya çıkacak.
Bir gün devrilecek varlığımızın bahtsız ağacı,
Ödeme zamanımızdır artık Azrail’ in alacağını,
Durunca ömrümüzün yorgun kervanı,
Dudaklardan bilmemki ne dualar akacak.
(Mayıs 2004 İst.)
Ahmet ÇapaKayıt Tarihi : 13.5.2004 21:39:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
selamlar ve sonsuz sevgiyle.
TÜM YORUMLAR (2)