Ölümü çok ilerde aramaya gerek yok.
Çatıdan düşen bir tuğla parçası ile ölebilirsin.
Trafik ışıklarında karşıdan karşıya geçerken,
Bir sarhoş sürücünün arabayla çarpıp,
Bedenini yerlerde metrelerce sürüklediği o anlarda bile ölürsün.
Yani ölümü çok uzaklarda aramaya gerek yok.
Tıpkı sevgiyi, aşkı, ya da nefreti aramaya çalıştığımız gibi.
Mesala birazcık odun parçasıyla ısınabiliriz,
Ya da yerin metrelerce altından çıkan kömürle ısınabiliriz,
Soğuk kış günlerinde.
Yazın kavurucu sıcaklığında,
Bir bardak soğuk su,
Veya çokta soğuk olmayan,
Bir bardak suyla da susuzluğumuzu giderebiliriz.
Bir tas çorba ve yarım ekmekle de karnımızı, gözümüzü doyurabiliriz.
Veya o gösterişli lüks yemekleri yiyerek nefsimizi dizginleyebiliriz.
İnsanlığımızı kurtamak için çok sey yapmaya gerek olmadığını hepimiz de biliyoruz,
Maskelerimizin altında saklı fikirlerimizde.
Ölümü çok uzakta aramaya gerek yok.
Gazete de okuyabilirsiniz.
Falan yerde kocası tarafından öldürülen kadın.
Falan yerde kaçırılıp satılan,
Veya organları için kesilip biçilen çocuklar.
Ya da yirmi sene okuduktan sonra atanamayan,
Ve sonra cebinde işsizlik ve parasızlık yüzünden intihar ediyorum yazısı çıkan bir kağıt parçasında da okuyabilirsin.
Çok üzülüyorum diye sitemli davranmaya da gerek yok.
Çok değil iki dakika sonra kahkahalar belirecek yüzünde.
İnsanlığımızda yaşamaya dair bütün kalıntıları öldürdüğümüz gibi,
O sitemli çok üzülmelere de gerek yok.
Aslında şu insanlara birinin çıkıp ölümün zaman veya mekanının olmadığını hatırlatması gerek.
Tokken de öleceğini,
Sıcacık yatağında da öleceğini,
Veya en mutlu anında bile öleceğini hatırlatması gerek.
Ölmemeye yemin etmiş şu insanlara..
Kayıt Tarihi : 6.3.2018 09:36:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hayat bizi sınamıyor. İnsan kendini, insandan üstün tutup. İnsan insanı, insanla sınıyor.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!