Buraya dinmeyen bir hasret olarak gönderildim
bu doğru ve çokça zaman
hangi mektubun bana yazıldığını araştırdım
hangi mektubun beni hangi buluşmaya çağırdığını
bozkırdan seyrek adımlarla geçen trenlerin
bir gürültüyle buğdayları irkilten trenlerin
aya bile görünmeden geceleyin nereye vardığını.
Buraya dinmeyen bir hasret olarak gönderildim
bir dudaktaki tuzun tadını bilmedi dudaklarım
dört mevsim geçmeyen ellerimdeki çatlakları
bir tutan olmayışına bağladım
nedametler içerisinde kıvranır buldum kendimi
şimdi solgun güller bahçesinden ne vakit geçsem
ıskaladığım gülüşleri hatırlarım.
Buraya dinmeyen bir hasret olarak gönderildim
tuhaf marifetler edindim zaman sonra
güne erkenden bir sigarayla başlamayı
iyi olmayı ansızın, nasılsın diye kim sorarsa
alışılmış bir hüzne dönüştü böylelikle yaşamak da
yine de sorarım kendime, bir elmanın tadı
yirmi beş yıla kifayet eder mi ya?
Buraya dinmeyen bir hasret olarak gönderildim
gevşemez kaderin boynuma vurduğu kement
nerem kaldıysa inanılası hayaller kurmaya meyyal
her defasında oradan inmektedir çekiçler tabutuma
ki ben kimsecikler görmüyor sanırdım
kimseye de rüyalarımı anlatamadım
ama kendimi bildim bileli bu kuyudayım.
Buraya dinmeyen bir hasret olarak gönderildim
gelirken bir ölümden fazlasını getiremedim
giderken iç çekişlerim uğurlar beni elbet
tattığım acılar aldanışlarımın kefaretidir
gönülsüzce yaşamayı ben seçmedim, rabbim bilir
yepyeni bir ölüm tasarlıyorum şimdilerde kendime
çünkü bir ölüm ancak tasarlandıysa güzeldir.
Kayıt Tarihi : 2.2.2016 16:04:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!