Hayranlık uyandıran bir binanın üstündeydi adam.
Buna rağmen kalbi kırık,bedeni yorgun,ruhu ise çocukluğunun cinayeti üzerineydi.
Tüm benliği özgürlüğü arzuluyordu.
Belini sıkan kemerinden ve nefesini daraltan kravatından kurtuldu önce,
Daha sonra diğer can sıkıcı kıyafetlerinden.
Etrafına baktı... Başını aşağı eğdi.
Gözü Tanrı’nın gözyaşlarıyla ıslattığı,toprağın üzerindeki ’ateş damlasına’ takıldı.
Dönülmez akşamın ufkundayız.Vakit çok geç;
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Devamını Oku
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan