Ne yangınlar yaratmış,
hangi azgın ırmaklar doğurmuş,
tomurcuklarının arşa kucak açmasına,
kaç güneş birden patlamış?
Kıraç topraklar gibi çatlak dudaklarına
yıldızlar tuz taşımış okyanuslardan.
Bütün cesetler çıkmış kuyudan.
Filozoflar,sihirbazlar,deliler,
canlısı,ıssızı hepsi.
Babil'den geliyorlar.
Seni ölüme benzetecekler.
Yalnız
ölüm işçilerinin de bilmedikleri var.
Sen zaten ölüme benziyorsun,
nasılsın bilinmez,
sesin,
sessizliğin duyulmaz.
Sade nefesin hissedilir
ve bilinir,
o ürperti,
ensemizdeki rüzgar sensindir.
Bazen gözleri güneş kokan
bir çocuğun elindeki gül gibisin
ve atisi gibi mai, isimsizsin.
Bazen yarım bir sevdaya,
,kendi de bir melek olan azraile inat,
gazeller okuyan güzellerin
ana rahmine düştüğü günden beri
yazan divitisin.
Kaldırımlarına yabancı olduğumuz
sokak lambalarının aydınlatmadığı semtte
,aksine lambaların karartsın diye konduğu,
güneşin doğmadığı bir memlekettesin.
Ve hem yalnız hem çocukken
çok korkutulduğumuz,
en çok korktuğumuz gecedesin.
Sen,
ölünce nereye gidilecekse
oranın yerlisisin.
Bir hafta sonu belki
işin de yokken.
bizzat kendisi taş olan musallanın
boş olduğu bir gün.
Omuzlarda tabutla gelen
doğum gününe kefensin.
Bir kaç parça kemik,tırnak
bir kaç tutam saç belki kül.
Ya da
bir kaç yüz bin parça gözyaşı,
bir kaç yüz bin tutam kırılmış hayal
belli belirsiz, hayal meyal
bir çift göz.
Ve ölüme benzeyen yüzdesin.
Kayıt Tarihi : 28.6.2008 10:08:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

BİR DAHA, ...............................
HAYALİNE HAYRAN, TASAVVURUNA VURGUN KALDIM.
GÖNLÜNE BİR SICAK BUSE GÖNDERİYORUM, MİLAS'TAN.
TÜM YORUMLAR (2)