Ölümden Kötü Yaşamaktan Güzel

Abdullah Uğur Ayan
63

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Ölümden Kötü Yaşamaktan Güzel

Dün geldin de;
Saat kaçtı unuttum,
Gece yarısından geç,
Sabahtan erkendi,
Yatsıdan sonra,
Sabah ezanından önceydi,
Gecenin bir yarısı çaldın kapıyı,
Yorgun ve bitkin gördüm seni,
Her gün gelirdin de,
Bugün geç kaldın sanki biraz,
Pek keyfin yoktu nedense,
Bakışların;
Bakışların zaten hiç gitmiyor aklımdan,
Sanki bir şeyler anlatır gibiydi,
Sanki bir sürü cümle,
Bayat ekmek ya da kılçık misali,
Takılıyordu boğazına,
Geldin, önce hiçbir şey demedin,
Oturdun evin bir köşesine,
Her tarafı süzdün gözlerinle,
Baktın, bir şeyler arıyor gibiydin,
Evet, bir şeyler arıyor gibiydin gözlerinle,
Belki yitik aşkımızı hatırladın,
Belki de,
Son gelişinde getirdiğin gülleri,
Aşkı sorarsan, hala gönlümde,
Sebebini bilmem, göremedin dün,
Güller de arka odanın penceresinde,
Solmasınlar diye suluyorum her gün,
Aklıma gelmişken söyleyeyim,
Geçen doğum gününde aldığım,
Boğazlı kırmızı kazağın çok yakışmış,
Zaten güzeldin,
Şimdi daha güzel olmuşsun,
Getirdiğin güllerden daha güzel….
Bir de çok istediğin,
Dükkan dükkan dolaşıp,
En sonunda depodan çıkarttırdığımız,
Sana en son hediyem olan kot,
O kadar uyumlu olmuş ki anlatamam,
Fark ettim de,
Hiç giymemiştin bunları,
Her seferinde,
Onları üstünde görmek istediğimi,
Söyler dururdum sana,
Dün onlar vardı üzerinde,
Ne kadar sevindim bir bilsen.
Bir ayrı gözüktün gözüme,
Seni hiç görmediğim kadar güzel,
Seni hiç görmediğim kadar özeldin dün,
“Nasılsın” dedin puslu bir sesle,
“Beni beklemiyor gibiydin” dedin,
Sesin içimi titretti bir anda,
Ne cevap vereceğimi bilemedim,
Sustum, sustum, sustum,
“Hoş geldin bir tanem,
Sen geldin daha iyi oldum,
Seni beklemediğim gün mü var? ” dedim.
Gerçekten öyle, her gece gelirdin,
Akşamdan bütün evi toparlardım,
Hep görmek istediğin gibi yapardım evi,
Perdeleri ardına kadar açıp,
Radyoda en sevdiğin kanalı ayarlar,
Öyle beklerdim gelişini,
Baktın yüzüme, gülümsedin,
Gözlerinin içi gülümserdi her zaman,
Ama sadece bir tebessüm vardı,
Bir tebessüm vardı buruk,
“Peki, ben bir gün gelmesem,
Bir gün beklesen beklesen de gelmesem,
Kızar mısın bana, üzülür müsün? ” dedin,
Dedim ya;
Bir gariptin bugün,
Tam gözlerinin içine dalmışken,
Bu soruyla şok oldum büsbütün,
O nasıl bir soruydu öyle?
O nasıl bir cümleydi öyle?
O nasıl bir şeydi ki,
Yüreğimi bir bıçak yarası gibi sızlattı,
“Sen bir gün gelmesen,
Bir gün beklesem beklesem de gelmesen,
Gözlerimi yollarda koyup da gelmesen,
Üzülmek çok hafif,
Ağlamak bi çare,
Ölmekten kötü,
Yaşamaktan güzel olur,
Sana kızmam, sitem etmem,
Bana gelmediğin gün,
Ömrüm, ömrüm son bulur.”
Dedim ve sustum…….
Baktın, sonra bir daha baktın gözlerime,
Utandım aslında gözlerimdeki yaşlardan,
Ağzını açtın,
O uğursuz, o kahrolası,
O, hayatımın sonu, içimdeki kıyametin başı,
O, gözlerden akıtan yaşı,
O, daha iyisi mezar taşı,
Sözler dökülüverdi,
Kurban olduğum ağzından,
Ve tek bir söz söyleyemeden,
Önce ellerimi tutup,
Sonra da ömrüm boyunca unutamayacağım,
Bir öpücük kondurup dudaklarıma,
Çıktın gittin kapıdan:
“Ben yarın gelemeyeceğim,
Beni yarın bekleme,
Yarın evi hazırlamaya zahmet etme,
Yarın perdeleri sonuna kadar ört,
Radyoda hüseyni makamı çalsın,
Bana sakın darılma ve sakın kızma,
Yarın gelemeyeceğim,
Belki de ondan sonraki gün de,
Aslında sen beni hiç bekleme,
Bu son gelişimdi sana,
Son görüşün oldu beni,
Son defa ellerini ver de sıcaklığını hissedeyim,
Son defa beni öp de öyle gideyim,
Hoşça kal bir tanem”…….

Sonra bir sessizlik ardından,
Sabah ezanının sesini duydum kulaklarımda,
Yattığım yerde doğruldum,
Çok sevdiğim sabah ezanını,
Hatta özellikle kalkıp dinlediğim,
Makamı içimi sızlatan sabah namazını,
İlk defa bugün hoş karşılayamadım,
Uyandım ezan sesinden,
Nasıl terlemişim bir bilsen,
Kalbim nasıl çarpıyor yerinde,
Her gece rüyama gelirdin,
Bugün de geldin,
Her gün en son gördüğüm rüya sen olurdun,
Her uyandığımda yokluğuna üzülsem de,
Her gece rüyama mutlaka uğrardın,
Bugünse gördüğüm bir kabustu,
Her gün seni görmüş olmanın,
Rüyada bile olsun seni hissetmiş olmamın,
Sevinciyle, huzuruyla kalkarken yataktan,
Bugün buruk bir acıyla kalktım.
Evet rüyaydı bütün bunlar,
Hepsi kötü bir kabustu,
Hepsi;
Gittiğin günden beri,
Kabusa dönen hayatımdan daha kabus,
Her gece geldiğinden daha bir rüyaydı,
Her gece rüyama gelip yüzümü güldüren,
Çok uzaklarda bile olsan,
Rüyalarımda yanımda olan, SEN,
Bugün bir kabusla yanımdaydın.

Kalktım,
Bugüne kadar hiç yapmadığım şeyi yaptım,
Seni her gece rüyalarımda görmeme rağmen,
Her sabah içimden gelirdi,
Elim telefona her sabah giderdi,
Fakat, bu kahrolası gururum,
Senden bile önemli onurum yüzünden,
Hiç aramadım seni,
Seni unutamadım,
Seni çok özledim,
Bir şaka yap da dön yanıma,
Bir düşten ibaret olma rüyama,
Diyemedim, diyemedim,
Lanet olsun bana.
Bugün aradım,
Telefon uzun uzun çaldı,
Annen açtı telefonu,
Sesi ağlamaklıydı, bir matem vardı sanki,
Önce konuşamadım, sustum,
Sonra;
“Anne, anne ben Uğur” dedim,
Ve çığlık çığlığa bir ağlama sesi,
Matem sesleri doldurdu ahizeyi,
O telefon bu zamana kadar,
Hiç böyle bir ses duymamıştı,
İrkildim, attım telefonu elimden,
Pijamalarımla, yalınayak,
Koşa koşa çıktım evden,
Size geldim;
Kapı açıktı,
Ev bir kalabalık,
Dikildim kapıya, seni aradım kalabalığın içinde,
Bir vefat eden vardı elbet,
Ama seni aradım gözlerimle,
Neredesin ya neredesin?
Ev bu kadar kalabalık da,
Sen niye yoksun burada?
Anneni gördüm,
Aslında en son hatırladığım,
Annenin;
Benim sana geçen doğum günü aldığım,
Boğazlı kırmızı kazağını,
İki eliyle sımsıkı tutmuş:
“Yavrum! İki gözüm, ciğer yarım!
Ben sensiz şimdi ne yaparım”
Diye acı içinde bağırmasıydı.
Gözlerimi açtığımda hastanedeydim,
Kendime geldim,
Başımda baban vardı gözleri yaşlı,
Baktı bana,
Bir sarıldı ki sımsıkı,
“Oğlum o artık yok” diye bir çırpıda söyledi ki,
Bu dizeleri yazacağım,
İşte o an belli oldu.
Bir şekilde eve ulaştım,
Yol boyu hüngür hüngür ağladım,
Feryat ettim,
Ah dedim ah,
Ah sen de mi gittin?
Ben öleydim, ben öleydim! ! ! !
Hazırlandım,
Senin bana aldığın kıyafetleri giydim,
Sonra arka odanın penceresindeki güllere koştum,
Baktım ki güller solmuş,
Gittiğinden beri soldurmamak için uğraştığım,
Benim hayat kaynağım tesellim güller,
Sen gibi solmuştu ne yazık,
O halleriyle aldım yanıma,
Gittim mezarına çok zor olsa da,
Gülleri toprağa yerleştirdim,
Baktım şöyle bir mezar taşına,
İsminin yazmasına dayanamadım,
Senin o güzel adın,
Nasıl olur da orda yazardı,
Senin o güzel bedenin nasıl o toprağın altında olurdu,
Şimdi bu notu buraya bırakıp gideceğim,
Eve vardığımda,
Her gün gelişine hazırlandığım gibi hazırlanacağım,
Merak etme sakın bir tanem,
Bu sefer,
Bu sefer ben geleceğim yanına………..

Abdullah Uğur Ayan
Kayıt Tarihi : 23.11.2010 23:53:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Bir genç vardır. Çok sevdiği sevgilisinden ayrılmıştır. Ama her gece onu rüyasında görerek içindeki yangını az da olsa dindirebilmektedir. Bir gece rüyasında sevgilisinin geldiğini görür fakat sevgilisi bir daha hiç gelmeyeceğini söyler. Her sabah uyandığında sevgilisini gururu yüzünden arayamayan genç, o sabah öyle bir etkilenmiştir ki o rüyadan, arar sevgilisini. Derken sevgilisinin öldüğünü ve bir daha hayatta olamayacağını, rüyanın ona bir işaret olduğunu anlar. Bu dizeleri yazıp sevgilisinin mezarına bırakıp gider ve akşama yine sevgilisi gelecekmiş gibi rüyasına hazırlanır. Ardından yüksek dozda ilaç alarak intihar eder.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Osman Aktaş
    Osman Aktaş

    Hüzünlü bir hikaye-şiir. Kutluyorum şairi

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Abdullah Uğur Ayan