… ‘Ölüm, Üç Günlük AĞIT/…Sakla Beni Yüre ...

Selahattin Yetgin
1613

ŞİİR


34

TAKİPÇİ





Hüzzam bir ömrün hüzün ihtilal’indeyim yar, yürüyorum uçurum boylarında
Unutulmuş rüyaların karelerine çağır bedenimi, musalladan önce al kollarına
Günüm ol, doğ şafak gibi sabahlarıma, ölümsüz şiirlerle ibadete durayım sana

Tamamını Oku
  • !
    ! 01.11.2008 - 01:24

    dervis sizin gibi böglesine askla dönmedi belkide...tebrikler...

    Cevap Yaz
  • Ebru Ertaş
    Ebru Ertaş 25.10.2008 - 12:06

    İlkbahar olsun her mevsim, gizle beni aşkınla ruhundaki cennet kokulu odanda…

    sessizlik yağmurları yağmasın...
    hep aşk olsun...

    çok güzeldi yine bir Selahattin YETGİN klasiği..tek kelime ile ENFES...

    TEBRİKLER

    Cevap Yaz
  • Fatma Hatun Esen
    Fatma Hatun Esen 24.10.2008 - 12:48

    'ONUR' AŞKA SUNULACAK EN DEĞERLİ ARMAĞAN ... ŞAİR BUNU BAŞARMIŞ DİZELERİNDE SAYGIYLA FATMA HATUN ESEN

    Cevap Yaz
  • Kazim Uzun
    Kazim Uzun 21.10.2008 - 21:39

    Evet soylu hayaller... En zamansız anda sarmalayan yalnızlık kollarındaki sıcaklık gibi... Kaleminiz var olsun Selahattin Bey... Selamlar...

    Cevap Yaz
  • Mehtap Altan
    Mehtap Altan 21.10.2008 - 00:37

    Bil ki gül bakışlım; ‘ölmek üç günlük ağıt, sakla beni yüreğinin doğurgan ve ölümsüz topraklarında’. Bırak, ihtilaller çıksın teninde, sesini içinde sakla suskunluklarının.

    YÜREĞİNİN İKLİMİNDE SAKLARKEN ONU, BEREKETE TESLİM ETMEK SUSKUN SIZILARIN İÇİNDEKİ GÜLÜ...

    ELBETTE TAM PUAN...

    GÜZELDİ ÇOKKK....

    Cevap Yaz
  • Şükrü Topallar
    Şükrü Topallar 20.10.2008 - 12:29

    Akıcı ve sürekleyiciydi.Tebrikler,selamlar.Şükrü Topallar

    Cevap Yaz
  • Şemsettin Ağar
    Şemsettin Ağar 20.10.2008 - 11:54

    'Al götür beni desem, gülüşlerinin terli iklimlerine. Notlar düştüğün bir yaşanmışlığın defterlerini yırt at desem. Göçebe bir dünyanın kirli mintanlarını çıkar desem üzerimden. Bil ki gül bakışlım; ‘ölmek üç günlük ağıt, sakla beni yüreğinin doğurgan ve ölümsüz topraklarında’. Bırak, ihtilaller çıksın teninde, sesini içinde sakla suskunluklarının. Bir dağ yamacına ek sevdanın en ulu tohumlarını. Çıplak ayaklarınla ez, kokun sinsin içime, bir yaşamak türküsü gibi dol aşklarla ezgili yüreğime ve dilersen, kaldır başını, kavuşma yıldızlarını indir, sensizlik yağmurları yağmadan üzerime.'

    TAHİR İLE ZÜHRE'NİN DESTANI GİBİYDİ CAN DOST.SEVİLENLERİ KAVUŞTURMAYANLARIN, YAMAÇTA GÜLE DÖNÜŞEN TAHİR VE ZÜHRE'NİN ARASINDA KARA ÇALI OLUŞUNU HATIRLADIM.RÜZGAR HER ESTİĞİ,NDE GÜLLER SAVRULURKEN ÇALIYA TAKILIP D KANAR YÜREKLERİ. VELHASILI YİNE HARİKA BİR YÜREK SESİ OKUTTUN BE USTA.KUTLUYORUM.

    Cevap Yaz
  • Rengin Alacaatlı
    Rengin Alacaatlı 20.10.2008 - 10:28

    Biliriz ki, yüreğimizi atıl tutan, kendi karelerinden çıkarak gecelerde bizi bulan sevda resimlerinde hep bir kavuşmanın çepeçevre yalnızlığına kollarımızı dolamak isteriz. Kendi öyküsünün renkleriyle denizleri düşleyen, kendi sağanaklarındaki ıslanışların ezginliğiyle aşkın derinliklerinde kendini gizleyen, güneşe yürüyenlerin ardında bıraktıkları gölgeler gibi, kendi isimsiz öykülerine bahanesiz ağlayanların soylu hayalleridir aşk.
    …/..
    Nerede kalmıştık üstat, biz bizi biliriz… Kendi isimsiz öykülerine bahanesiz ağlayanların soylu hayalleridir aşk… Barok dönemin kahramanları olmayı düşleyip altının ışıltısıyla parlayan bir geceye adımızı verircesine yaylı sazların noktürnünde; sevgilinin reveransıyla mor kadife tuvaletin omuzlarına dökülen saçlarımızla kristal yüreğimizi avuçlarına bırakırız en büyük masalımızın. Soylu hayallerimizin gerçeğinde ağlamayı kendi sağanaklarımıza yeğleyerek aşkı kucaklarız. Ve biz, aşkı sır gibi yüreğinde taşımayı bilenler ucuz pazarların arz-talep dengesinde pul olmayı yeğleriz.



    Bazen, sessizliğin memesindedir hüzün. Sağdıkça dinginlikle sarar insanı. Her acı, kendi girdabını kuşatan bir düşün yansımasıdır, gölgeli mutluluklarla yıpratmaz göğsünün duvarını. Yaşamak, kırık gündönümlerinde hayatın ceplerini karıştırırken, örselenmiş dudaklarımızda bir türkü büyür ve biz o nakaratı kendimizden çıkan türkülerde içimizdeki sancıları bölüşürüz. Dumanı sadece kendini saran dağlarla, tuzunu derinliklerinde saklayan denizlerle ve ruhtaki acılarını düşünüşlerinde sorgulayan insanlarla bir bütündür bu küre. Unutuldukça güçlenir, unuttukça içlenirsin.
    …/..
    Suskularımızı paylaştıkça kendimizle dinginleşen yüreğimizin esrik rüzgarları dinler iç fısıltılarımızı. Acı diner, içsel yolculuğumuzun bir durağında unutulan “ben”imiz ile uzun bir sohbet başlar. Masada meze, kadehte meydir eski gözyaşları. Katrana karıştırıp savurduğumuz hüzünden geriye kalan kül ise geçmişin yaralarıdır.



    Göğsümüzü örseleyen yorgun yakamozların kırık uzantılarında hep bir başınalığın derin iç çekişlerine vurur imgeler. Sorgulardan arınmış gemilerin yaslı güvertelerinde ay'ı izler bir kadın, bir sevdanın geliş türküsünü diline dolayarak. Kıyım sızılar küresine bir gül atar, deniz dalgalanır ve alır gemiyi götürür aşkın o çok uzaklardaki adalarına...
    …/..
    ....................nokta

    Al götür beni desem, gülüşlerinin terli iklimlerine. Notlar düştüğün bir yaşanmışlığın defterlerini yırt at desem. Göçebe bir dünyanın kirli mintanlarını çıkar desem üzerimden. Bil ki gül bakışlım; ‘ölmek üç günlük ağıt, sakla beni yüreğinin doğurgan ve ölümsüz topraklarında’. Bırak, ihtilaller çıksın teninde, sesini içinde sakla suskunluklarının. Bir dağ yamacına ek sevdanın en ulu tohumlarını. Çıplak ayaklarınla ez, kokun sinsin içime, bir yaşamak türküsü gibi dol aşklarla ezgili yüreğime ve dilersen, kaldır başını, kavuşma yıldızlarını indir, sensizlik yağmurları yağmadan üzerime.
    …/..
    Bir senfoninin finalindeki allegro çıkış yapan ezgiler gibi aşka seslenişin, orkestra eşliğindeki oratoryosunu yazıyorsunuz Selahattin Bey. Aşk, ibadet gibi kutsal oldukça gerçektir…

    Üstada sevgi ve saygılarımla…

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 8 tane yorum bulunmakta