Ölüm, gırtlağıma yarasını, dudağıma çatlağını sundu
Unutuldu kemirgen zaman ki düşlerim an ve an
Tırnağımda soluk bir papatya, şiirimde kelime
Baş ucumda terli atletim, sokağımda gece fenerim
Diş ağrım oldu geceleri tek perdelik sevgilim
Diyelim ki bilemedin, hüznün piyanosuna değen eller oldu
Ölüm bir nefes ardı nefessizlik oldu
Sokağıma düşen, yabancıların gözüne değen tenim
Namık gibi “vatan” Ziya’dan düşen bir hıçkırık oldun
Kimi vakit astın eleğini kurumlu ruhuma
Huzursuz koğuşlara hasta, demirli odalara nefes
Umulmadık vakitlerde koltuğa anı koydun, gecelerden geceye
Tenim bana sen bile ölüm sundun doğumumda, sessizce
Üç ilah dirildi sofrada, biri öteden diğeri beriden biri ise sen
Şermin oldun çocuk şiirlerinin sevincinde
Kar musıkisinde eyyam-ı nevbahar, uzak divanlarda kadim bir can
Çöplüğe düştün kelimelerle yırtık pırtık
Şaman devranında Gök Tengri oldun ey canan
Sen bile bilsen sen bile nefes çaldın an ve an
Sana sözüm yok özgürlük gözleri
Sana sözüm yok esirlik çalarken sarhoşluğumdan
Sadece bir yudum ömrümü verdin gecelerde
Ama sen bile özgürce göremedin zindanlarda
Kapattın sözcükleri dudaklarına, iç parçalayan ruhunla
Kayıt Tarihi : 11.11.2011 23:50:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!