Üzerime yıkıldı taşlar, kayalar, dağlar, denizler
Yara bere içinde misafir olmak istiyorum kollarına.
Bir umut olmalı, bulun, bulun getirin onu; onsuz yaşayamam.
Nefessiz kalmak gibi sabahın erken saatlerinde.
Git artık, kor ateşler bizi sarmadan
Git artık, beni daha çok yaralamadan.
Unut gitsin masaldan koparılmış anıları;
Şimdi sensiz nefes alma zamanı.
Git şimdi, yaşlarım buraları boğmadan.
Ben dağıtarak yürüyeceğim yolları,
Yakıp yıkarak, ardıma bakmadan.
Ölüme gideceğim ayaklarımla, ellerimle.
Sen git artık; yorulma, kanama, ağlama.
En sevdiğim eller okşayınca başka elleri,
Gözlerin değince başkalarının göz bebeklerine,
Yaşlarım karışınca kirpiklerimle...
Sen git, ben yolun sonundayım;
Şimdi yalnız yürümeliyim.
Ardına bakma sakın, koş koş!
Korkma, şimdi ölmek zamanı.
Unut gitsin gözlerimi, saçlarımı;
Yolun sonu bizim için.
Daha çok sevmek korkutmuyor beni,
Sonu gelmeyen ölüm apartmanlarında.
Soğuk, kalın duvarlarında; loş ışıklarda,
Belli belirsiz ayrılık çiçekleri... karanlık içimizde zifirken.
Karanlık koridorlarda korkak adımlar yankılanırken,
Yükselmek göklere, delmek gök kubbeyi...
Korkutmuyor beni adına yapışmış gözyaşları,
Pencereler ardındaki gölgelerin; seni fısıldayan hayaletler.
Seller götürsün buraları, boğsun beni;
Nefes almak zulüm dört duvar arasında.
Ben sararım yaralarımızı; unut gitsin sözlerimi, şiirlerimi, şarkılarımı.
Şimdi ölmek zamanı.
Kayıt Tarihi : 8.11.2024 10:10:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!