Babama hayat hikayeni her anlat deyişimde, annemle evlendikleri tarihten başlardı. Her anlatışı ayrı bir tat verirdi bana.Dinlerken gözlerimi gözlerinden alamıyordum... Hele dudakları her kıpırdayışında tarifi anlatılmaz bir heyecan yaşıyordu.
Yanakları tıpkı çocuklar gibi kızarır, saflığın verdiği o güler yüzlülük her tarafına ilmek ilmek dağılırdı ve ben çok etkilenirdim bu duygu selinden... Çünkü annemi ne kadar çok sevdiğini ve onun için ne kadar değerli olduğunu an ve an yaşıyordum. Anlatmaya başlayınca da hiç bitmesin bu hikaye hiç son bulmasın isterdim...
Yine mart yağmurlarının sel olup taştığı, evlerin barkların virane olduğu ve içinde yaşayan hikayelerin hüzünle sonlandığı bir mevsimin henüz başlangıcını yaşıyordum.
Karadeniz bölgesini herkes bilir.her yıl baharla birlikte ne kadar çok yağmur düştüğünü ve bu yağmurların tesirinde oluşan sel baskınlarını.onlarca evi haritadan silip süpürdüğü gibi onlarca hikayeyi de yitik bırakır.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim