Ölüm Sana Yakışmadı Şiiri - Figen Yıldırım

Figen Yıldırım
82

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Ölüm Sana Yakışmadı

Otuz üç yıl nasılda geldi geçti
Ciğerimdeki acın hiç bitmedi
Gün oldu yokluğun canıma yetti
Ölüm sana hiç yakışmadı babam.

Torunlarını basmadan bağrına
Çok zamansız verdik seni toprağa
Ne dede oldun ne kayınbaba
Ölüm sana hiç yakışmadı babam.

Herkes baba derken içim sızlardı
Bayramlarda yüreğim kan ağlardı
Seninle geçen en güzel çağlardı
Ölüm sana hiç yakışmadı babam.

Aldım kağıdı kalemi elime
Lanetler okudum böyle kadere
Sen olsaydın düşmezdim hiç kedere
Ölüm sana hiç yakışmadı babam.
27/01/2011 Figen YILDIRIM

Figen Yıldırım
Kayıt Tarihi : 27.1.2011 21:06:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Ali Pekşen
    Ali Pekşen

    Babalar için neler yazılsa azdır.Yüreğinize sağlık.Yüce yaradandan babanıza rahmetler ve sizlerede sabırlar diliyorum.Saygılarla.

    Cevap Yaz
  • Gül Şirin Yürektürk
    Gül Şirin Yürektürk

    Ne kadar zor babasız büyümek baba cümlesini hic söyleyememek bunu ancak yaşayan bilir.. Ben daha doğmadan ölmüş babam 26 yasinda hayatının baharında.. Taktir ilahi Rabbimin dediği oluyor.. Cok güzel ve duygu yüklüydu bu satırlar yüreğinize sağlık

    Cevap Yaz
  • Naime Özeren
    Naime Özeren

    Acıları tadan bilir can.. Tam on yıl babama şiir yazmaya çalıştım. Hiçbirini yakıştıramadım ona , yırtıp attım. Bu sonuncusu, aşağıya eklediğim. Acınızı paylaşyor, kutluyorum sizi bu güzel şiiriniz için tam puanımla...Sevgimle...

    ÜÇGÜLLER HEP SEN KOKARLAR

    Havada üçgül kokusu var
    Üçgüller hep sen sen kokarlar.
    Kokunu duyumsarım bin bir özlemle
    İçimde bir hüzzam şarkı
    Geçebilmek için üçgül tarlasının önünden
    Yolumu değiştiririm,
    Nedenini bilemezler

    Yılların yorgunuydu güzel gözlerin
    Uzamıştı sakalların, zayıflamıştın.
    Sarıldım, öptüm ellerinden
    Kaybolmuştu nasırların.
    Acaba diğer babalara da
    O denli kısa mıydı geceler?
    Hep gün ağarmadan giderdin işe,
    Gece, yarılanırdı nerdeyse
    Eve döndüğünde…

    Sitemkârdı gözlerin,
    Kırılgandı sert kabuğunun içindeki
    Yumuşacık yüreğin.
    Sordun;
    Nerde kaldın, neden daha erken gelmedin?
    Geçerli bir neden bulmaya çalıştım kendimce
    Kabullenmedin.
    Oysa sonun başlangıcıymış vakit,
    Bilemedim…

    Sokuldum yanına eskiden olduğu gibi
    Çocukluğumu anlat bana dedim,
    Gülümsedin.
    Askerden o gün dönmüştüm,
    Bir şubat ayazıydı gelişin.
    Kızımız oldu diye çok sevinmiştim.
    Gurbet kuşu olacakmışsın
    Nerden bileydim?

    Okuman uğrunaydı sadece
    Katlandığım hasretin,
    Gözlerinden gönlüme akıverdi sıcacık sevgin…
    Sonra;
    Bir at bile kırk yıl koşarmış derler,
    Ben koşmaya başlayalı elli yılı da geçti,
    Artık nasıl eskimeyeyim, dedin
    Kabullenmiştin…

    Oy kadersizim, oy çilelim, oy gülmezim,
    Bizler içindi tüm çektiklerin bilmez miyim?
    Dertlerini içine gömdün de belli etmedin.
    Yaklaşık kırk gece nefesini dinledim.
    Her yeni güne yeni bir umutla girdim.
    Bir şubat ayazıydı vakitlerden yine,
    Umudun bittiği yerde
    Seni zor ecele teslim ettim.

    Güneş kaç kez battı tepelerin ardında?
    Ve kaç turna katarı geçti o günden beri?
    Bilemem, hiç saymadım ki…
    Artık anlamı yok köye gelmelerin
    Ve seni ne kadar sevdiğimi söylemenin
    Yok artık gelişimize sevinmeler, tatlı telaşlar
    Viran kaldı ardından evler, bahçeler, bağlar

    Ceketinin cebinde bir tutam kurumuş üçgül
    Yokluğuna ağlar.
    Havada yine üçgül kokusu var.
    Neden bu kadar acımasız üçgüller?
    Ve neden hep sen sen kokarlar?
    Ne zaman gönlüme düşsen canım babam,
    Yüreğimin bir köşesinde
    Gizli bir yara kanar kanar,
    Küçük bir kız çocuğu
    Sessizce sensizliğine ağlar…

    Naime Koç ÖZEREN /Ağustos 2008


    ÜÇGÜLLER HEP SEN KOKARLAR

    Havada üçgül kokusu var
    Üçgüller hep sen sen kokarlar.
    Kokunu duyumsarım bin bir özlemle
    İçimde bir hüzzam şarkı
    Geçebilmek için üçgül tarlasının önünden
    Yolumu değiştiririm,
    Nedenini bilemezler

    Yılların yorgunuydu güzel gözlerin
    Uzamıştı sakalların, zayıflamıştın.
    Sarıldım, öptüm ellerinden
    Kaybolmuştu nasırların.
    Acaba diğer babalara da
    O denli kısa mıydı geceler?
    Hep gün ağarmadan giderdin işe,
    Gece, yarılanırdı nerdeyse
    Eve döndüğünde…

    Sitemkârdı gözlerin,
    Kırılgandı sert kabuğunun içindeki
    Yumuşacık yüreğin.
    Sordun;
    Nerde kaldın, neden daha erken gelmedin?
    Geçerli bir neden bulmaya çalıştım kendimce
    Kabullenmedin.
    Oysa sonun başlangıcıymış vakit,
    Bilemedim…

    Sokuldum yanına eskiden olduğu gibi
    Çocukluğumu anlat bana dedim,
    Gülümsedin.
    Askerden o gün dönmüştüm,
    Bir şubat ayazıydı gelişin.
    Kızımız oldu diye çok sevinmiştim.
    Gurbet kuşu olacakmışsın
    Nerden bileydim?

    Okuman uğrunaydı sadece
    Katlandığım hasretin,
    Gözlerinden gönlüme akıverdi sıcacık sevgin…
    Sonra;
    Bir at bile kırk yıl koşarmış derler,
    Ben koşmaya başlayalı elli yılı da geçti,
    Artık nasıl eskimeyeyim, dedin
    Kabullenmiştin…

    Oy kadersizim, oy çilelim, oy gülmezim,
    Bizler içindi tüm çektiklerin bilmez miyim?
    Dertlerini içine gömdün de belli etmedin.
    Yaklaşık kırk gece nefesini dinledim.
    Her yeni güne yeni bir umutla girdim.
    Bir şubat ayazıydı vakitlerden yine,
    Umudun bittiği yerde
    Seni zor ecele teslim ettim.

    Güneş kaç kez battı tepelerin ardında?
    Ve kaç turna katarı geçti o günden beri?
    Bilemem, hiç saymadım ki…
    Artık anlamı yok köye gelmelerin
    Ve seni ne kadar sevdiğimi söylemenin
    Yok artık gelişimize sevinmeler, tatlı telaşlar
    Viran kaldı ardından evler, bahçeler, bağlar

    Ceketinin cebinde bir tutam kurumuş üçgül
    Yokluğuna ağlar.
    Havada yine üçgül kokusu var.
    Neden bu kadar acımasız üçgüller?
    Ve neden hep sen sen kokarlar?
    Ne zaman gönlüme düşsen canım babam,
    Yüreğimin bir köşesinde
    Gizli bir yara kanar kanar,
    Küçük bir kız çocuğu
    Sessizce sensizliğine ağlar…

    Naime Koç ÖZEREN /Ağustos 2008

    ÜÇGÜLLER HEP SEN KOKARLAR

    Havada üçgül kokusu var
    Üçgüller hep sen sen kokarlar.
    Kokunu duyumsarım bin bir özlemle
    İçimde bir hüzzam şarkı
    Geçebilmek için üçgül tarlasının önünden
    Yolumu değiştiririm,
    Nedenini bilemezler

    Yılların yorgunuydu güzel gözlerin
    Uzamıştı sakalların, zayıflamıştın.
    Sarıldım, öptüm ellerinden
    Kaybolmuştu nasırların.
    Acaba diğer babalara da
    O denli kısa mıydı geceler?
    Hep gün ağarmadan giderdin işe,
    Gece, yarılanırdı nerdeyse
    Eve döndüğünde…

    Sitemkârdı gözlerin,
    Kırılgandı sert kabuğunun içindeki
    Yumuşacık yüreğin.
    Sordun;
    Nerde kaldın, neden daha erken gelmedin?
    Geçerli bir neden bulmaya çalıştım kendimce
    Kabullenmedin.
    Oysa sonun başlangıcıymış vakit,
    Bilemedim…

    Sokuldum yanına eskiden olduğu gibi
    Çocukluğumu anlat bana dedim,
    Gülümsedin.
    Askerden o gün dönmüştüm,
    Bir şubat ayazıydı gelişin.
    Kızımız oldu diye çok sevinmiştim.
    Gurbet kuşu olacakmışsın
    Nerden bileydim?

    Okuman uğrunaydı sadece
    Katlandığım hasretin,
    Gözlerinden gönlüme akıverdi sıcacık sevgin…
    Sonra;
    Bir at bile kırk yıl koşarmış derler,
    Ben koşmaya başlayalı elli yılı da geçti,
    Artık nasıl eskimeyeyim, dedin
    Kabullenmiştin…

    Oy kadersizim, oy çilelim, oy gülmezim,
    Bizler içindi tüm çektiklerin bilmez miyim?
    Dertlerini içine gömdün de belli etmedin.
    Yaklaşık kırk gece nefesini dinledim.
    Her yeni güne yeni bir umutla girdim.
    Bir şubat ayazıydı vakitlerden yine,
    Umudun bittiği yerde
    Seni zor ecele teslim ettim.

    Güneş kaç kez battı tepelerin ardında?
    Ve kaç turna katarı geçti o günden beri?
    Bilemem, hiç saymadım ki…
    Artık anlamı yok köye gelmelerin
    Ve seni ne kadar sevdiğimi söylemenin
    Yok artık gelişimize sevinmeler, tatlı telaşlar
    Viran kaldı ardından evler, bahçeler, bağlar

    Ceketinin cebinde bir tutam kurumuş üçgül
    Yokluğuna ağlar.
    Havada yine üçgül kokusu var.
    Neden bu kadar acımasız üçgüller?
    Ve neden hep sen sen kokarlar?
    Ne zaman gönlüme düşsen canım babam,
    Yüreğimin bir köşesinde
    Gizli bir yara kanar kanar,
    Küçük bir kız çocuğu
    Sessizce sensizliğine ağlar…

    Naime Koç ÖZEREN /Ağustos 2008


    ÜÇGÜLLER HEP SEN KOKARLAR

    Havada üçgül kokusu var
    Üçgüller hep sen sen kokarlar.
    Kokunu duyumsarım bin bir özlemle
    İçimde bir hüzzam şarkı
    Geçebilmek için üçgül tarlasının önünden
    Yolumu değiştiririm,
    Nedenini bilemezler

    Yılların yorgunuydu güzel gözlerin
    Uzamıştı sakalların, zayıflamıştın.
    Sarıldım, öptüm ellerinden
    Kaybolmuştu nasırların.
    Acaba diğer babalara da
    O denli kısa mıydı geceler?
    Hep gün ağarmadan giderdin işe,
    Gece, yarılanırdı nerdeyse
    Eve döndüğünde…

    Sitemkârdı gözlerin,
    Kırılgandı sert kabuğunun içindeki
    Yumuşacık yüreğin.
    Sordun;
    Nerde kaldın, neden daha erken gelmedin?
    Geçerli bir neden bulmaya çalıştım kendimce
    Kabullenmedin.
    Oysa sonun başlangıcıymış vakit,
    Bilemedim…

    Sokuldum yanına eskiden olduğu gibi
    Çocukluğumu anlat bana dedim,
    Gülümsedin.
    Askerden o gün dönmüştüm,
    Bir şubat ayazıydı gelişin.
    Kızımız oldu diye çok sevinmiştim.
    Gurbet kuşu olacakmışsın
    Nerden bileydim?

    Okuman uğrunaydı sadece
    Katlandığım hasretin,
    Gözlerinden gönlüme akıverdi sıcacık sevgin…
    Sonra;
    Bir at bile kırk yıl koşarmış derler,
    Ben koşmaya başlayalı elli yılı da geçti,
    Artık nasıl eskimeyeyim, dedin
    Kabullenmiştin…

    Oy kadersizim, oy çilelim, oy gülmezim,
    Bizler içindi tüm çektiklerin bilmez miyim?
    Dertlerini içine gömdün de belli etmedin.
    Yaklaşık kırk gece nefesini dinledim.
    Her yeni güne yeni bir umutla girdim.
    Bir şubat ayazıydı vakitlerden yine,
    Umudun bittiği yerde
    Seni zor ecele teslim ettim.

    Güneş kaç kez battı tepelerin ardında?
    Ve kaç turna katarı geçti o günden beri?
    Bilemem, hiç saymadım ki…
    Artık anlamı yok köye gelmelerin
    Ve seni ne kadar sevdiğimi söylemenin
    Yok artık gelişimize sevinmeler, tatlı telaşlar
    Viran kaldı ardından evler, bahçeler, bağlar

    Ceketinin cebinde bir tutam kurumuş üçgül
    Yokluğuna ağlar.
    Havada yine üçgül kokusu var.
    Neden bu kadar acımasız üçgüller?
    Ve neden hep sen sen kokarlar?
    Ne zaman gönlüme düşsen canım babam,
    Yüreğimin bir köşesinde
    Gizli bir yara kanar kanar,
    Küçük bir kız çocuğu
    Sessizce sensizliğine ağlar…

    Naime Koç ÖZEREN /Ağustos 2008















    Cevap Yaz
  • Osman Genç
    Osman Genç

    Figen hanım....

    Yüreğinizr sağlık...
    Her şey bazen böyle zamansız oluyor ne hikmetse...
    Düşlerimiz bile şaşırıyordur....
    Bir yanımız hep ağırsada bir yanımız devamlı sevgiye muhtaç halde bekler....Sevginiz hiç eksilmesin inşallah............saygıyla

    Cevap Yaz
  • Zülfikar Karakoç
    Zülfikar Karakoç

    Torunlarını basmadan bağrına
    Çok zamansız verdik seni toprağa
    Ne dede oldun ne kayınbaba
    Ölüm sana hiç yakışmadı babam.

    yaşanılan acının söze geldiği yerde boğazımın düğümlendiğ idörtlük bu oldu ki işte ölümünkaybettiklerimizden yana bizde içimizi burkan yaşatamadığı gözde bıraktığı hallerinden biri bu.
    şiirde kendini yüreğiyle kişiliğiyle sevdirmiş bir baba varlığını hissetmek çok güzel ve anlamlıydı. buda o yüreği güzel baba için rabbimden yana rahmet dilememi ve cennetiyle yaşatmasını içtenlikle istememi sağlayan bir durum.
    bir diğir güzel olan ise o baba yüreğinin güzelliğiyle yetişmiş vefalı evladın ona olan sevgisine bağlılığını şiirsel dildi söze getirip şiir etmesi ve vefalı yüreğiyle saygıyı haketmesi.
    SİZ SAYGIDEĞER FİGEN HANIMEFENDİYİ o vefa bilen güzel yüreğinizle tüm içtenliğimle kutluyorum.saygılar
    babanız adına bir kere daha rabbim rahmet eylesin ve cennetine nail etsin diliyor, önce size sonra tüm onu sevenlere sabır diliyorum.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (6)

Figen Yıldırım