Her aşk kendi masalını yaratırmış...
Sensiz olamam yar ben sensiz yaşayamam
Bilmez kendi masalını yaşamayanlar
Bilmezler nasıl yanılır bir aşk uğruna
Nasıl candan vazgeçilir nasıl ölümüne sevilir
Nasıl bir söz için uğruna ömür tüketilir
Ben senin için vazgeçmişim canımdan
Ölümü bile sevmişim sırf senden diye yar
Geceye sırnaşan hüzünlerle oynaşan
Deli bir sevdaya gark olmuş yüreğim
Kaşına gözüne sözüne yandığım
Gözlerinden kurşunlandığım bir sevda
Her günü masalın bir cümlesini oluşturan
Büyülü anlarımızı yaşayamadığımız hayatımızdan çalan
Bizi çıldırtan.. kudurtan.. öldüren bir sevda..
Her gece başımı yaslarken gecenin siyahına
Nedenleri keşkeleri teslim ediyorum
Yarınların umursamaz kahkahalarına
Elimde kalan sen, sonra sen ve en son yine sen
Biliyorum ki ne giderse gitsin benden
Bana kalan her zaman yine ve yine sen
Yokluğun...
Acı hüzün karması
Sensizlik...
Ölümün diğer adı
Acı ve hüzün arkası gelen bir ölümsün sen…
Ölüm senin olamadığın yerde sevgili..
Ölüm benim koynumda…
“Söylesene nasıl yaşar bu beden sensiz”
Sema ŞenerKayıt Tarihi : 26.10.2006 11:32:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Sema Şener](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/10/26/olum-koynumda.jpg)
Aşka dair söylemimin sonu gelmiyor. Bir dostum her ne kadar “Aşk bağışlanmış bir hüzündür” dese de bence aşk, bağışlanmayacak bir hüzündür. Aşkın kendisi hüzün çünki!
Bu hüznün sade bir yanında değil, dört bir yanında da erkeğin ıstırabı okunur. Zira aşk, gerçekten aşk söz konusu olduğunda, erkeğin hüznüne tanık olursunuz.. Kadınlar aşık olmazlar diye! Leyla saçlarından niye tutuştu? Mecnun O’na olan aşkın ötesine yöneldiği için.. Artık sevilmediğini gören Leyla kahrından yandı!
Kadınlar kendilerini, bir de sevilmeyi severler. Her kadın sevilmeye muhtaçtır. Aşk, ekmekten ve sudan daha elzem bir gıdadır onlar için. Beğenilmek isterler, sevilmek isterler.. Uğrunda per perişan bir erkek isterler! Yaratılıştan mıdır bu, bilmiyorum..
Üstad:
“Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar”
Dizelerinde bir erkeğin aşktaki derbederliğini anlatıyor. Hiçbir kadın bu duyguyu taşıyamaz yüreğinde ve dilinde oysa!
“Seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi”
Diyor Nazım; söz tükeniyor.
Oysa……
Lale Müldür:
“eski rus bir sevgilim vardı...
başka birisini göze alamam bugünlerde...”
Diye dile getirirken duygularını, aslında bencil kadınsı seviyi anlatmış olmuyor mu?
Ya Melisa Gürpınar’a ne demeli?
“..aşkın
ancak bedensel bir bütünleşme söz konusu olduğunda
onu gözelleştiren bir çaba olduğunu
şöyle bir düşünmeğe başladığımda..”
Ötesi yok artık; demek ki fıtrat bu.. Öyleyse ey kadınlar siz kalemi bırakın ve sevilmeyi bekleyin!
TÜM YORUMLAR (2)