Sabahın en erken saatinde açıyordu kapısını, kahvehanesinin. Ölülerin resimleri hep aynı duruşla onu karşılıyordu. Ergün onlarla selamlaşıyor, her gün anılarını diriltiyordu. Adı cemildi, namı değer ölüler kıraathanesinin kahvecisi cemil.
Derin bir nefes aldı, uzun bir iç çekti cemil. Daha dün şurda oturuyordu şişko Recep. Bu gün çekip gitmiş o da, bu dünyadan. Onunda resmini asacak bir yer bakındı cemil. Kahvedeki duvarın en son köşesi boştu. Oraya asarım onu diye düşündü. Ne günleri geçmişti receple, ne günleri. Çok da kebabını yemişti. “Hakkını helal et demişti de cemil, recebe. Şişko recep gülümsemişti."
Her resim bir anıydı cemil için, kahveye gelenler görünce resimleri, duvarda kendi resimlerini düşlerlerdi.
Yine erken bir sabah açmıştı kahvesini. Temizlemişti kahvenin her yerini. Çayını demledi cemil, bir bardak çay doldurdu bardağına. Bir yudum içti, neler neler geçirdi cemil içinden kimseye söyleyemedi.
Neler görmüştü cemil neler. Farkı neydi cemilin duvardaki ölü resimlerden. Yaşıyordu işte yaşıyordu, farkı buydu. Yaşamak için hep çalışmak gerekiyordu.
Kahveye gelenler, yalnızca merakla bakıyordu. Sanki kendi resimleri hiç asılmayacaktı. Bakıp gittiler şimdilik, kahveye gelenler. Ardından bir gün asılacak resimler gelecekti.
Benim resmimi de asan olur mu? Kahvenin köşesine diye ince ince düşündü cemil. Kim açacaktı kahvehaneyi kim bilir? Belki kahve açılmaz, kimse gelmezdi. Dedi, burası ölüler kıraathanesi.
Kayıt Tarihi : 16.2.2021 20:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!