eksilen bir şeyler yokmuş gibi görünse de öyle değil. ıssızlık, sessizlik ve yokluğun insana anlattığı tek şey yalnızlık. bu artık değişiyor belli vakitler gelince, sanki çaresizlik ve yaşanır bir ölüm var insanın kuytusunda. kime neden ait bilinmese bile, musalla taşında yatan birini gördüğünde anlıyor insan. yitirdiğinde bir gölgeyi en çok kadınlardır ağlayan.
çok düşündüm ağıtları yazanların adlarını ve onca kelimeyi nasıl kısa yoldan seçip aldıklarını. bak payılarına düşenler en güzel ağıtları yakmaktan öte ve yalnız kalışı anlamaya çalışmaktan başka bir şey değil.
yüzünü kırmızılaştırmış ve gözlerine sürdüğü, göz yaşlarını sildiği mendil yıpranmış, dağılmış. utanıp baktım evet ve düşündüm ki; sanki acıyı çekende, dağılanda, hem babasız hem kocasız kalan, sanki o kağıt mendildi.
acı nasıl emilir bilmiyorum ama bir ağıdın ve bir kağıt mendilin yaptığını sonra başka kadınlarda yapıyor. bin yıllardır ezberledikleri ağıtlardan hemen yeni gitmişe bir kefen biçiyorlar.
kızıl kızıl dağılıyorsun elimde kalıyor iki nokta
atıp kırmızı bir gül kalbimin tam ortasına
kaçıyorsun mevsimlerden mevsimlere
tahtı çalınmış bir padişahım oysa
kayboluşunu arayan hesapsız yolculuklarda
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta