Bu şehir benim için ölü,
Kaldırım taşları kor ateşten.
Ayak parmaklarım her adımda yanıyor,
Yapraklar... Bana ağustosta bile sarı.
Rüzgarın uğultusu ise bir çığlık misali,
Her düştüğümde kaldıran bir ağaç dalı.
O da iki büklüm çalıdan farksız,
Bu şehrin kuyusu sandığımdan daha derin.
Ve ben, dibinde ıslak toprağı hissediyorum...
Geniş sokaklar, bana sadece dört duvar,
Çatısı alçak ve içerisi oldukça karanlık.
Düzensiz eşyalar açık alanı daraltıyor,
Yürüyebilecek mesafe oldukça az.
Yamalı çatıdan küçük bir ışık süzülüyor,
Düz duvara tırmanmaktan başka çare yok.
Aslında görüyorum...
İçerisi oldukça kalabalık,
Dar alanımın etrafında yüzlerce insan,
Sadece ve sadece boş kalabalıktan ibaret.
Karanlık... Yapay duyguların bir sonucu,
Ve herkesin kafasında o buzdan şato,
Soğuk, renkli ve oldukça aldatıcı.
Ben ise karanlığın içindeki sessizliğim.
Kayıt Tarihi : 13.4.2024 01:32:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!