Ölü şair
Kelimelere indirildi bir tabut, çürümüş dilden sözcükler döküldü toprağa
Ahşap sessizlikler nemli zamanlarda çürümeye başladı bir sualle
Köşede başka bir şairin ölü bedeni dişleriyle titredi başka iklimlerde
Çürümüş gözlerinden arda kalanlar karanlıkta korku örülürken
Başkaları bebek ölüleri kemikten sandalyelerde sallanmaktalar
Dizlerinin çözülen bağlarında kurtçuklar cilveleşirken, geride bıraktıkları aktı gözlerinin önünden
Sıra sıra cenaze alayları her gün bir siyah alayla ve gözlerde kuru yaşlarla uğradılar bu diyara ve geçtiler gölgelikten
Ama onu toprağın koynuna soyup –bir parça beze sarıp bırakanlar halen anılar üzerine kıkırdamaktan geçemediler
Köşedeki ahşap evde oturan afacan çocuk yanlışlıkla bir tebessüm bıraktı
Solucanların arasından kayıp yüzüne takıldı
Kararan her günün ardında balolar tertiplendi ölüler evinden
Güleç yüzlü maskelerle gitti şair etrafında beyazdan bir kefen
Karanlık labirentlerle kurulu bir düzen vardı derinlerde ve rehberler solucanlardan kurtçuklardan ve soğuk et seven hayvanlardan
Ve sorular dökülmüştü karanlık dehlizlerin aydınlık dilimlerine, cevaplar haşerelerin gözlerine gizlenmişti
Soğuk dünya zamanlarının ürpertisi, karanlık derinliklerde sıcak melodiler gibi serpilmişti
Ve hatıralardan bir geçit vardı ve zaman bu geçitten çok uzaktı, hayal un ufak etsiz eller ise kemikten tarak
Karabasanlar kalmamıştı, basık olmayan zamanlarda ferah bir buhranlık ağır ağır dişlemekteydi şairi
Topraksız aralıklardan kemiklere bir ışık işlese bedensiz ve ruhsuz cesedi irkilmekteydi
Ölüm habersiz gelmişti, önündeki kelimeleri, elindekileri ve güne işlediklerini süpürüp toprak hallere sermişti
Ve şair anılarla sorularla boğuşurken bedensiz ve ruhsuz, dünyada bu halde olanları şimdi keşfetmekteydi.
Kayıt Tarihi : 13.7.2010 16:25:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!